Dişi bir Asya fili olan Hanako, 60 yıldan uzun bir süre boyunca Japonya’nın Inokashira Park Hayvanat Bahçesi’ndeki küçük bir beton alanda, çoğunlukla zincirlerle ve hiçbir uyarı olmadan yaşadı. Vahşi doğada yakın aile bağlarıyla sürüler halinde yaşaması gereken Hanako, hayatının son on yılında yalnızdı.
Genç bir dişi orka olan Kiska, 1978’de İzlanda kıyılarında yakalanmış ve bir akvaryum ve eğlence parkı olan Marineland Canada’ya götürülmüştü. Orkalar, 40 üyeye kadar aile gruplarında yaşayan sosyal hayvanlardır, ancak Kiska 2011’den öldüğü yıl olan 2023 yılına kadar küçük bir tankta tek başına yaşadı. Beş yavrusunun hepsini kaybeden Kiska stres ve can sıkıntısıyla mücadele etmek için yavaş, sonsuz daireler çizerek yüzerdi ve beton havuzunda dişlerini parçalarcasına hareket ederdi.
Ne yazık ki, bu iki örnek istisna değil, bunlar “eğlence” endüstrisindeki birçok esaret altındaki memeli için yaygın koşullardır.
Esaret Altında Fiziksel ve Psikolojik Sağlık
Hayvanlar için esaret altında yaşamın genel sağlık ve psikolojik sonuçlarını gözlemlemek kolaydır. Birçok esaret altındaki fil artrit, obezite veya cilt sorunları yaşar. Hem filler hem de orkalar genellikle ciddi diş sorunları yaşar. Ayrıca esaret altındaki orkalar zatürre, böbrek hastalığı, gastrointestinal rahatsızlıklar ve enfeksiyonlarla boğuşur.
Birçok hayvan, anormal davranışlar benimseyerek esaretle başa çıkmaya çalışır. Bazıları, sürekli başlarını sallamak, aralıksız sallanmak veya kafeslerinin parmaklıklarını çiğnemek gibi tekrarlayan, amaçsız alışkanlıklar olan “stereotipler” geliştirir. Diğerleri, özellikle de büyük kediler, muhafazalarında volta atar. Filler dişlerini sürterler veya kırarlar.
Değişen Beyin Yapısı
Nörobilimsel araştırmalar, stresli ve yetersiz olan esaret ortamında yaşamanın beyne fiziksel olarak zarar verdiğini gösteriyor. Kemirgenler, tavşanlar, kediler ve insanlar dahil olmak üzere birçok türde esaret altındaki hayvanın beyninde yaşanan değişim net bir şekilde belgelenmiştir.
Araştırmacılar bazı hayvan beyinlerini doğrudan incelemiş olsalar da, bildiğimiz şeylerin çoğu hayvan davranışlarını gözlemlemekten, kandaki stres hormonu seviyelerini analiz etmekten ve yarım yüzyıllık sinirbilim araştırmalarından elde edilen bilgileri uygulamaktan gelmektedir. Laboratuvar araştırmaları ayrıca hayvanat bahçesi veya akvaryumda tutulan memelilerin beyin işlevlerinin zayıf olduğunu ortaya koyuyor.
Zihinsel uyarımdan veya uygun sosyal temastan yoksun, sınırlı ve çorak yerlerde yaşamak, beyin korteksini inceltir; beyin korteksi, istemli hareket ve hafıza, planlama ve karar alma gibi üst düzey bilişsel işlevlerden sorumlu olan beyin kısmıdır.
Esaretin başka sonuçları da var: Kılcal damarlar küçülür ve beyin hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu oksijen açısından zengin kandan mahrum kalır. Nöronlar küçülür ve dendritleri (diğer nöronlarla bağlantı kuran dallar) daha az karmaşık hale gelir ve beyin içindeki iletişimi bozar. Sonuç olarak, esaret altındaki hayvanlardaki kortikal nöronlar, zenginleştirilmiş ve daha doğal ortamlarda yaşayanlara göre bilgiyi daha az verimli bir şekilde işler.

Kaynak: Bob Jacobs, CC BY-ND
Beyin sağlığı, gerekli egzersize izin vermeyen küçük alanlarda yaşamaktan da etkilenir. Fiziksel aktivite, büyük miktarda oksijen gerektiren beyne giden kan akışını artırır. Egzersiz, yeni bağlantıların üretimini artırır ve bilişsel yetenekleri geliştirir.
Doğal alışkanlıklarında bu hayvanlar hayatta kalmak için hareket etmek zorundadır, yiyecek aramak veya eş bulmak için büyük mesafeler kat ederler. Filler genellikle günde 15 ila 120 mil arasında seyahat ederler. Bir hayvanat bahçesinde, genellikle küçük muhafazalar içinde ileri geri yürüyerek günde ortalama üç mil yol alırlar. Serbest bir orkanın günde 156 mile kadar yüzdüğü gözlemlenmişken ortalama bir orka tankının doğal yaşam alanından yaklaşık 10.000 kat daha küçük olduğunu unutmamak gerekir.
Bozulan Beyin Kimyası
Normal davranışları kısıtlayan veya engelleyen alanlarda yaşamak kronik hüsran ve can sıkıntısı yaratır. Vahşi doğada, bir hayvanın stres tepki sistemi tehlikeden kaçmasına yardımcı olur. Ancak esaret, hayvanları çevreleri üzerinde neredeyse hiçbir kontrole sahip olmadan tuzağa düşürür.
Bu durumlar öğrenilmiş çaresizliği besler, hafıza fonksiyonlarını yöneten hipokampüsü ve duyguları işleyen amigdalayı olumsuz etkiler. Uzun süreli stres, stres hormonlarını yükseltir ve her iki beyin bölgesindeki nöronlara zarar verir ve hatta onları öldürür. Ayrıca, diğer fonksiyonların yanı sıra ruh halini dengeleyen bir nörotransmitter olan serotoninin de hassas dengesini bozar.
İnsanlarda yoksunluk, depresyon, anksiyete, ruh hali bozuklukları veya travma sonrası stres bozukluğu gibi psikiyatrik sorunları tetikleyebilir. Filler, orkalar ve büyük beyinli diğer hayvanlar, aşırı stresli bir ortamda insanlarla benzer şekilde tepki verme eğilimindedir.
Hasarlı Bağlantılar
Esaret, bazal ganglionlar da dahil olmak üzere beynin karmaşık devrelerine zarar verebilir. Bu nöron grubu, serebral korteksle iki ağ üzerinden iletişim kurar: hareketi ve davranışı geliştiren doğrudan bir yol ve bunları engelleyen dolaylı bir yol.
Birçok hayvanın esaret altında benimsediği tekrarlayan, basmakalıp davranışlar, iki nörotransmitter olan dopamin ve serotoninin dengesizliğinden kaynaklanır. Bu, dolaylı yolun hareketi düzenleme yeteneğini bozar; bu durum tavuklardan, ineklerden, koyunlardan ve atlardan primatlara ve büyük kedilere kadar birçok türde belgelenmiştir.

Kaynak: Bob Jacobs, CC BY-ND
Evrim, hayvan beyinlerini çevrelerine karşı son derece duyarlı olacak şekilde inşa etmiştir. Bu tepkiler, farklı genleri açıp kapatarak sinirsel işlevi etkileyebilir. Uygunsuz veya kötü koşullarda yaşamak, biyokimyasal süreçleri değiştirir: Beyin hücreleri arasındaki bağlantıları kuran proteinlerin ve aralarındaki iletişimi kolaylaştıran nörotransmitterlerin sentezini bozar.
Filler ve deniz memelileri gibi büyük beyinlere sahip uzun ömürlü hayvanlar için zenginleştirme, sosyal temas ve daha doğal ortamlarda uygun alanın gerekli olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır. Daha iyi koşullar rahatsız edici basmakalıp davranışları azaltır, beyindeki bağlantıları iyileştirir ve öğrenmeyi ve hafızayı geliştiren nörokimyasal değişiklikleri tetikler.
Sonuç Olarak
Araştırmaların gösterdiği gibi memeli hayvanları kafese koymak, esaret altında tutmak ve onları teşhir etmek, beyin hasarına neden olduğu için sinirsel açıdan inkar edilemez bir şekilde hayvan zulmüdür.
Hayvan zulmünün bir parçası olmamak için hayvanların esaret altında tutuldukları hayvan hapishaneleri olan hayvanat bahçelerine, yunus parklarına ve akvaryumlara gitmeyin.
Kaynak: Bob Jacobs‘ın ‘The neural cruelty of captivity: Keeping large mammals in zoos and aquariums damages their brains‘ başlıklı yazısından çevrilmiş ve derlenmiştir.