Dr. Lorna Fenwick McLaren and Alexander Huntley’in katkılarıyla hazırlanan Haziran 2023 tarihli Erkeklik ve Veganizm araştırması cinsiyet rolleri ve beslenme biçimi arasındaki bağı inceliyor.
Birleşik Krallık’taki vegan olan %2-3’lük nüfusun ezici çoğunluğunu kadınların oluşturduğu biliniyor. Bu nedenle araştırma şu soruları soruyor: Neden daha fazla erkek vegan olmuyor ve daha fazla erkeğin vegan olmasını sağlamanın en iyi yolu nedir?
Et ve Erkeklik
Erkeklik, genel olarak erkekler ve oğlanlarla ilişkilendirilmiş olan bir dizi davranışlar ve karakter özellikleri bütünü olarak tanımlanabilir.
Bununla birlikte, bunun erkekliği tatmin edici bir şekilde tam olarak özetlemediği iddia edilebilir. Erkeklik dinamiktir, çünkü eril davranışlar kendilerini erkek olarak tanımlayanlara özel değildir ve “eril davranış”ı oluşturan şeyler zaman ve mekana göre farklılık gösterir. Erkeklerin sosyal beklentileri, fiziksel ve duygusal “katılığına”, hiyerarşik sosyal tutumlarına ve heteronormativite gibi faktörlere yapılan vurguyu içerebilir.
Bazı araştırmacılar, erkekliğin kanıtlanması ve sürdürülmesi gereken bir şey olduğunu ve bu nedenle istikrarsız olduğunu teorileştirmiştir (Vandello ve Bosson, 2013). Bu “güvencesiz erkeklik” kavramı, eril statüleriyle ilgilenen veya “erkeklikleriyle” gurur duyan erkeklerin neden “erkeksi olmayan” olarak yorumlanabilecek davranışlardan kaçındıklarını açıklar. Et tüketmek, birçok kişi tarafından erkekliğin nasıl gerçekleştirildiğinin temel bir yönü olarak algılanıyor. Et, hegemonik erkeklik içinde oldukça değer verilen özellikler olan güç, yüksek performans ve diğer türler üzerindeki hakimiyet ile ilişkilendirilmeye başlandı. Bu algı, popüler kültür ve reklamcılıkla pekiştirilmeye devam ediyor.
Vejetaryen veya vegan beslenme – veya eti merkeze almayan herhangi bir beslenme biçimi – genellikle feminize edilmiş beslenme olarak algılanır. Bu nedenle, veganlar ve vejetaryenler efemine veya feminen olarak düşünülür – bu, insanların veganlara/vejetaryenlere karşı tutumlarını araştıran çok sayıda çalışmayla desteklenmektedir. Thomas (2016) tarafından yapılan araştırma, vegan erkeklerin özellikle “daha az erkeksi” olarak algılandığını göstermektedir.
Araştırmalar, bir erkeğin et yemekten kaçınmayı seçmesinin, bunu “cinsiyet rolü ihlali” olarak gören vegan veya vejetaryen olmayan kişilerde olumsuz bir tepkiye neden olabileceğini göstermiştir (Salmen ve diğerleri, 2022). Bu tür cinsiyet rolü ihlalleri vegan veya vejetaryen olmayan kişilerin sert yargılarına veya düşmanlığına yol açabilir. Veganlar, hayvansal ürünlerden kaçınmak için bilinçli karar vererek, “et tüketen statükoya” karşı sembolik bir tehdit oluşturuyor ve bu durum gruplar arası düşmanlık ve yargılamaya neden oluyor (Rosenfeld, Rothgerber ve Tomiyama, 2023). Bu tür yargılarla karşılaşma korkusu, birçok kişi için vegan olmamalarının arkasında güçlü bir etmen olabilir. Arkadaşlar ve aile tarafından olumsuz algılanma korkusu, sosyal dışlanma veya “daha az erkeksi” görülme korkusu ve nihayetinde toplumsal beklentilere uyma arzusu, üstesinden gelinmesi gereken güçlü ve zorlu bir engeldir (Lockwood, 2018).
Yemek yeme eylemi ve erkekliğin performe edilişi üzerine yapılan araştırmaların çoğu, diğer hayvansal ürünlere değil, neredeyse tamamen ete odaklanmıştır. Bununla birlikte, süt tüketimi benzer bir şekilde erkekliğe bağlanırken, soya sütü tüketimi “alternatif-sağ[1]” çevrelerde aktif olarak feminize edilmiştir (Gambert ve Linné, 2018). Bu, idealize edilmiş beyaz batılı erkeklik biçimlerine uymayan vegan erkekleri tanımlamak için bir karalama olarak kullanılan “soya-oğlanı” gibi terimlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Veganlığın Önündeki Engeller
Sosyal Dışlanma: Erkeklerin hayvanları yemeye yönelik cinsiyetçi beklentileri ışığında, erkeklerin vegan olma yolunda karşılaşabilecekleri engel; seçimlerinin arkadaşları, aileleri veya daha geniş toplum tarafından kabul edilmeme, düşmanlık görme, alay edilme ve sosyal statüde belirgin bir düşüş yaşama korkusudur. Nitekim son araştırmalar, vegan erkeklerin vegan olmayanlar tarafından vegan kadınlara kıyasla daha fazla sevilmediğini göstermiştir (Salmen ve Dhont, 2022). Salmen ve Dhont’un bulguları, vegan erkeklerin “et tüketenler” tarafından daha az erkeksi olarak algılandıklarını ve muhtemelen onların sosyal önyargılarına maruz kaldıkları için hoşlanılmadıkları teorisini destekliyor.
Salmen ve Dhont, sosyal dışlanma korkusunun vegan olmayı düşünen biri üzerindeki ciddiyetini vurgulamaktadır; “Sosyal dışlanmanın, dışlananların duygusal ve fiziksel refahına ne kadar zarar verebileceği göz önüne alındığında (Williams & Nida, 2011), vegan karşıtı önyargı, veganlar için ciddi sonuçlar doğurabilir.”
Yanlış Bilgilendirme: Son yıllarda popüler hale gelen ve daha fazla erkeği vegan olmaya teşvik etme çabalarını baltalayan bazı “şehir efsaneleri” vardır. Örneğin, soya tüketmenin soyada bulunan östrojen nedeniyle testosteron seviyelerini düşüreceği yanılgısı. Yakın tarihli bir meta-analiz, soya tüketimi ile azalmış testosteron seviyeleri arasında hiçbir ilişki olmadığını göstermiştir (Reed ve diğerleri, 2021). Başka bir yanılgı, vegan diyetlerinin proteinden yoksun olduğu ve bu nedenle vegan erkeklerin daha az kaslı olduğu veya fiziksel güçten yoksun olduğu yönündedir. Yine, bu argüman bilimsel kanıtlardan yoksundur ve günlük protein ihtiyacımızı vegan diyetiyle karşılamak gerçekten de mümkündür (The Vegan Society). Hegemonik erkekliğin kaslı fiziksel görünüme önem verdiği göz önüne alındığında, bu efsanenin daha fazla erkeği vegan olmaya ikna etmenin önünde önemli bir engel olduğunu kanıtlıyor.
Bilişsel Uyumsuzluk: Araştırmalar, erkeklerin hayvansal ürün tüketimleriyle ilgili sorgulandıklarında veya meydan okunduğunda, genellikle davranışlarını “doğal olarak” rasyonalize ederek yanıt verdiklerini veya kendilerini haklı çıkarmak için hiyerarşik tutumlar sergilediklerini göstermiştir (Dowsett ve diğerleri, 2018). Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınların suçluluk, utanç veya huzursuzluk duygularını kabul etmeleri ve et yemeleri hakkında eksik bildirimde bulunmaları daha olasıdır. Bu fenomenin en olası açıklaması, kadınların başkaları için empatik duygularını kucaklayacak şekilde sosyalleştirilmesi, oysa empatinin hegemonik erkeklik içinde değer verilen bir özellik olmamasıdır (Brookes ve Chałupnik, 2022).
Vegan erkeklerle yapılan araştırmalar, çoğu vegan erkeğin veganlığı hegemonik erkeklikle uyumlu bir çerçeveye oturtmaya çalışmak yerine, bu özelliğin kadınlıkla ilişkilendirilmesine rağmen veganlıkla ilişkilendirilen şefkatli imajı açıkça benimsediğini göstermiştir (Oliver, 2023).
Bazı akademisyenler, erkekliğin bu yeniden müzakeresine, erkeklerin bu tipik “dişil” özellikleri benimsediği ve veganlıklarının erkeklikleri veya “erillikleri” yok etme anlamına gelmediğini hala savundukları “melez-erkeklik” olarak atıfta bulundular (Greenebaum ve Dexter, 2017).
Ancak bu, tüm vegan erkekler için geçerli değil. Aslında araştırmalar, özellikle erkek olan vegan influencerların, hegemonik erkekliğe sıkı sıkıya bağlı olan bir vegan erkek imajını desteklediğini göstermiştir (Catherine Oliver, 2021). Bazı vegan erkek fitness influencerları, veganizmi güç ve performansı arttırmanın bir yolu olarak teşvik eder. Buna karşılık, etiğe veya çevreye odaklanan erkek vegan influencerlar, mesajlarını erkeğin toplumdaki zayıfların (yani çiftlik hayvanlarının) “kahramanı”, “kurtarıcısı” veya “koruyucusu” rolüne göre şekillendirir.
Bunlar, hegemonik erkeklikte yaygın olan mecazlardır. Mülakata dayalı araştırmalar, bu influencerların makul ölçüde büyük takipçiler kazanmasına rağmen, vegan erkeklerin bu tür içeriklerle ilişki kurmakta zorlandıklarını göstermiştir (Parkinson, Twine ve Griffin, 2019).
Cinsiyetin sabit olduğu fikrini sorgulamalıyız. “Erilliğin” ve “dişilliğin” dar, normatif ve birbirini dışlayan anlamları, cinsiyet kimliğinin dinamik doğasını yakalayamıyor. Daha dinamik, tartışmalı ve çoğul bir erkeklik anlayışı, vegan pratiği daha olası hale getirmekle kalmaz, aynı zamanda erkekler için hayatlarının diğer bölümlerinde çok daha geniş bir özgürleştirici yol sunar. Örneğin, duygusal okuryazarlık, kişisel bakım ve esenlikteki gelişmeler, dar ve birbirini dışlayan erkeklik ve kadınlık anlayışlarını reddetmekten gelebilir. Veganlık, erkeklerin toksik erkeklik fikirlerine uyma baskılarının bazılarından kurtulmaları için bir yol olabilir ve bunu yaparak, tüm türler için daha empatik olan daha fazla “ekolojik erkeklik” geliştirme olasılığını açabilir (Aavik, 2021).
Araştırmanın Başlıca Bulguları
• Erkeklerin vegan olma konusunda karşılaştıkları temel engellerden biri, arkadaşlardan, akranlardan, aileden veya daha genel olarak toplumdan sosyal damgalanma veya alay konusu olma korkusudur. Et yemek, erkekliğin nasıl “performe edildiğinin” temeli haline geldi – et yemeyi (veya diğer hayvansal ürünlerin tüketimine katılmayı) reddeden bir erkek, cinsiyet beklentilerini kırıyor ve cinsiyet rollerine önem verenleri düşmanlığa davet ediyor olarak algılanabilir.
• Beslenmeyle ilgili yanlış bilgiler (özellikle vegan bir diyetin protein içermediği veya soyanın erkek vücudunu olumsuz etkilediği gibi), daha fazla erkeği vegan olmaktan alıkoyan başka bir engeldir.
• Erkeklerin hayvan kaynaklı ürün tüketimini “doğal” görme olasılığı kadınlardan daha yüksektir ve davranışlarını haklı çıkarmak için bilişsel uyumsuzlukla meşgul olmaları muhtemeldir.
• Çoğu vegan erkek, veganlıklarını ana akım erkeklikle tamamen uyumlu olarak çerçevelemek yerine, katı cinsiyet beklentilerini reddetme eğilimindedir. Veganlık, erkeklerin katı cinsiyet normlarından ve beklentilerinden kurtulmaları için bir yol olabilir.
Araştırma Sonucuna Göre Öneriler
1. Öneri: Vegan erkek influencerların katkılarını dikkatlice düşünün. Araştırmalar, bu influencerların yabancılaştırıcı mesajları destekleyebileceğini veya dar erkeklik anlayışlarını güçlendirebileceğini gösteriyor.
2. Öneri: Ünlü olmayan, “sıradan” vegan erkeklerin ifadeleri daha güçlü ve ilişkilendirilebilir olabilir ve vegan olmayı düşünen erkekler için daha pratik tavsiyeler sağlayabilir.
3. Öneri: Akranları veya daha geniş toplum tarafından damgalanmayı ve yargılanmayı nasıl yönettiklerini anlamak için vegan erkeklerle daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Röportajlar veya odak grupları, bu erkeklerin vegan olmalarını neyin kolaylaştıracağını öğrenmek için iyi bir yer olabilir. Araştırma, farklı erkeklerin deneyimleri üzerindeki ırk, sınıf ve diğer faktörlerin kesişimselliğini ele almalıdır.
[1] Alt-right: beyaz milliyetçiliği, erkek şovenizmi, antisemitizm ve islamofobik değerlere sahip bir sağcı hareket
Kaynak: The Vegan Society‘nin “MASCULINITY AND VEGANISM” başlıklı araştırmasından çevrilmiştir.