Çanakkale DKMP dün sosyal medya hesapları üzerinden sokakta yaşayan hayvanlarla ilişkin bir açıklama yayınladı. Açıklamada “Çanakkale ilimiz, halk sağlığı, kamu güvenliği,çevre düzeni ve hayvan refahı için önemli kararlarını aldı! Halkımıza hayırlı olsun. Şimdi, hep birlikte üzerimize düşeni yapma zamanı! Kanunun uygulanması için duyarlılıkla hareket edelim.” ifadeleri kullanıldı.

Sosyal medya açıklaması üzerine yaptığımız değerlendirme ile Çanakkale DKMP’ye sesleniyoruz:
Belediyeler halka “emreden, parmak sallayan” tekil kişi gibi yazılmış, bir kamu kurumunun halkla iletişiminde aşağıdaki dili kullanması uygun mudur?
Çanakkale DKMP’nin açıklamalar sahipsiz KÖPEKLERİN toplanacağı maddesi ile başlıyor. Sonrasındaki maddelerde sahipsiz HAYVANLARIN toplanacağı ve belediyelerin tüm sahipsiz hayvanları bakımevlerine koymak zorunda olduğu belirtiliyor.
Kurulun kararlarında ilerleyen maddelerde köpekle birlikte kedi de geçiyor. Bir karışıklık mı oldu yoksa gerçekten sahipsiz tüm hayvanlarla kediler de kast edilerek 2028 beklenmeden bakımevlerine alınmaları mı istenmekte?
Paylaşımdaki metin üzerinden, Koruma Kurulu 7527’yi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından oldukça farklı değerlendirmiş: Sayın Erdoğan 24.07.2024’de 7527 no’lu yasayı “sadece insanları değil sokak hayvanlarını da yaşatmayı amaçlayan” olarak tanıtmış, bakımevlerine alınan hayvanların sahiplendirilmesine çalışılacağı açıklanmış ve “halktan buna destek vermesi” istenmişti. Ayrıca, birkaç yerde de sıcak, güvenli barınaklardan bahsetmişti. Sonrasında Sayın Erdoğan ya da hükümetin görüşü mü değişti?

Yürütmenin en başı Cumhurbaşkanlığının açıklamalarını taradığımızda hiç bir yerde sokak hayvanlarının eziyet/mağduriyetine yol açacak en ufak bir mesajına rastlamıyoruz. “Hayvanları korumanın inanç ve insanlık gereği olduğu” mesajı ise X’de hâlâ çıkıyor.
Cuhurbaşkanlığının açıklamaları ile 7527 yan yana koyulduğunda Çanakkale il sınırları içinde: Hayvanların eziyet ve acı çekmesine neden olabilecek sayıda hayvan bakımevlerine alınabilir mi? Salgın hastalık ve toplu ölümlerine neden olabilecek şekilde istif yapılabilir mi? Yanıtın yasal, vicdani, ahlâki, dini..tüm zeminlerde HAYIR olacağı görüşündeyiz. Fakat kararlarda “hayvanları koruma” amaçlı önlem ve uyarıları içeren bir planlama bulunmuyor. Bu kararlar uygulanırsa, insan ve hayvanlar için çok kötü ve geri alınamayan sonuçlar doğabilir.
İL HAYVANLARI “KORUMA” KURULU’nun Çanakkale halkı ve hayvanları için bunu istemeyeceği çok açıktır. Bu bağlamda, belediyeleri derhal toplamaya zorlamadan, hayvanları da koruyacak önlemlerin alındığı bir planlamanın yapıldığını bir sivil toplum kuruluşu ve bu ülkede yaşayan yurttaşlar olarak görmek istiyoruz.
Açıklamada “tehlikeli, saldırgan ve tedavi edilemeyen hastalıklı köpekler” için Veteriner Hizmetleri Kanunu’nun 9. maddesinin uygulanacağı belirtiliyor. Açıklamadaki cümleden “tehlikeli, saldırgan ya da tedavi edilemeyen hastalıkla nitelendirilen hayvanlar” için Madde 9’un hangi bendi uygulanacak? 9 (3)’deki “Hayvanlara ötenazi yapmak yasaktır” ile başlayan kısım mı?

İl genelinde tehlikeli, saldırgan ya da tedavi edilemeyen hastalıkla nitelendirilebilecek HER BİR sokak hayvanı için Çanakkale DKMP’den şeffaf ve izlenebilir bir süreç oluşturmasını bekliyoruz.
Yanlış herhangi bir adımın bir yaşamı söndürebileceğinden hareketle, bu izlenecek süreçte veterinerlik tıbbı açısından tartışmasız doğru karar verildiğinin Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve Çanakkale Veteriner Hekimleri Odası’nın denetlemesi ve sürece dahil olması hem önemli hem de gereklidir.
Çanakkale Barosu Hayvan Hakları Komisyonu ve STK’ların yasal ve hukuki açıdan gözlemci ve gerektiğinde itiraz edebilmek üzere sürece dahil olması hem önemli hem gereklidir.
Belediye sorumluluğunda kalan hayvanlar için onların belirlediği alanlarda “kontrollü besleme” yapılacağı belirtilmiş. “Kontrolsüz beslemeye son” başlığı altında da köpeklerin beslenmesine dair getirilen yasaklar maddelenmiş.
“Kontrollü besleme” sadece belediye bakımevleri ile sahipli KÖPEKLERİN beslenmesi ile mi sınırlıdır? İL HAYVANLARI KORUMA KURULU olarak, bunların dışında kalan, halen serbest gezen KÖPEKLER için kontrollü bir besleme uygulaması var mıdır?
Sokaktaki köpeklerin bir anda toplanamayacağı gerçeğinden hareketle (1800’lerin başından bugüne sayısız deneme), onları açlığa mahkum etmeyi kimse düşünmüyordur? Çünkü kuşaktan kuşağa en az 500+ yıldır aktarılmış alışkanlıklara tamamen ters.
Beslemenin ormanlık bölgelerde yasaklanması beraberinde büyük sorunlar getirecektir. Yerleşim yerleri ve çöplüklere doğru hayvan hareketi olacağının öngörülmesi sadece bir tanesi.
“Kaçak üretim ve satışa sıkı denetim” hakkında açıklamanın diliyle uyumlu olarak, neden “kaçak üretim ve satışa SON ya da YASAK” denmiyor da sadece “SIKI DENETİM” ile geçiliyor?
Kaçak kedi ve köpek üretim ve satışını için neden ihbar mekanizması oluşturmuyor ve STK’ları sürece dahil etmiyorsunuz?
Sahipsiz hayvanlar ve köpekler özelinde bu kadar yasak öngörürken, Çanakkale ili genelinde üretim ve satışın tamamen durdurulması daha doğru olmaz mı?
“Belediyelerin bütçelerinin en az %50’sini barınak ve doğal yaşam alanlarına …” Hangi bütçelerinin?
Bu kararlar, kent/kırsalda kedi ve köpekler üzerine deneyim ve bilginin İL HAYVANLARI KORUMA KURULU’nda temsil edilmediği ve/veya dikkate alınmadığını düşündürmekte. Oysa Çanakkale’de hem yerelde hem büyük şehirlerde saha çalışmaları ile kazanılmış ne çok birikim var.
Sokak hayvanları için 1800’lerin başından bu güne kamu kurumları sokak hayvanları üzerinde toplama/tecrit/öldürme yaparken halk da büyük oranda koruma ve kollamayı tercih etti. 2025’de bu devam mı edecek? Aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç mu bekleniyor?
Yaşam hakkı biricik. Çanakkale’de bunu gözetecek olan yetkili, görevli ve yurttaşlara selam olsun.