TVD olarak gazeteciliği ve haberciliği ile tanıdığımız Nevşin Mengü ile bir röportaj gerçekleştirdik. Mengü yalnızca gazeteci ve haberciliği ile değil hem vegan olması ile hem de IRONMAN gibi üstün fiziki güç gerektiren bir spor branşında sporcu olması ile de tanınıyor. Geçtiğimiz hafta sonu Çanakkale’deki Triatlon yarışında  birinci olarak ülkemizdeki vegan sporcular arasında çok ciddi bir başarı elde etti.

 

-Ülkemizde ve halen dünyada veganizmin güçsüzlükle bağdaşlaştırıldığı, yani protein eşittir kas, kas eşittir güç, dönemde IRONMAN gibi muazzam  fiziksel aktivite ve fiziksel güç içeren bir spor dalında vegan bir birey olarak tabuları yıkmanız son derece harika ve mutluluk verici. Son dönemlerde de artık profesyonel spor branşlarındaki sporcular vegan beslenmeye ve veganizme geçiş yapıyor. Triatlon yapan biri olarak, sporcuların vegan sahnesine neler katabileceğini düşünüyorsunuz?

Vallahi, yarış öncesi ve sırasında değil de, ağır antrenmanları ve yarıştan sonra protein alımı önemli. Artık bitkisel protein tozları bulmak mümkün, bakliyatlardan bol yararlanılabilir. Nasıl beslenirsen beslen zaten dayanıklılık sporuyla uğraşan herkesin yediğine dikkat etmesi gerekir. Zira hem antrenman hem de yarışlarda vücut ciddi yıkıma uğruyor.

 

-Veganizm tabii ki sadece beslenme ile sınırlı değil, tamamen ahlaki ve etik bir duruş. Hayatın her alanına nüfuz etse bile, bazı ürünlere ulaşmak ciddi bir sorun ülkemizde ve dünyada. Himalaya’ya tırmanan dağcıların vegan ekipman bulması konusunda çok sınırlı seçenekleri vardı ama bir şekilde başardılar ve eminim dağcı ekipmanları üreten firmalar medyanın da gücüyle bir farkındalık ve ürün eksikliklerini görmüş oldular. Sizin de son yarışınızda vegan protein bar ve karbonhidrat jellerine erişim konusunda zaman zaman sorun yaşadığınızı okudum haklı olarak. Sizin de böyle zaman zaman “non-vegan” ürün bulamayıp alternatif kendi kendinize yaptığınız ürünler oldu mu spor için?

 

Ya şunu anlamamız lazım, bizler, insanlar, cellat gibi, her istediğimiz canlının, hayvanın, canını almak hakkına sahip değiliz. Ne tatlı diye minik kedicikleri sevip, ineklerin kafasını kesmek bence ikiyüzlülük ve vicdanen suç. Bunu bir kere ortaya koyalım

Insanlarda bu bilinç arttıkça vegan ürün bulmak da kolaylaşıyor. Çok zorluk çekmiyorum artık açıkçası.

 

-Peki, vegan olup da aktif veya profesyonel spor yapanlara önerileriniz var mı?

Valla biz Türkler hep kafamızı gırtlağa takılmışız, ne yiyeceğiz ne içeceğiz. Bence yeme içmeden önemlisi uyku. Boğazı bırakın da uykunuza dikkat edin derim.

 

-Gelelim geçen hafta sonu Gelibolu’daki büyük başarınıza. Öncelikle Gelibolu Triatlon yarışında yaş grubunuzdaki birinciliğinizi tebrik ediyorum. Vegan bir sporcu olarak bu başarıya ulaştığınız için de ayrıca tebrik ediyorum. Sizden başka vegan olarak Gelibolu Triatlon’nuna katılan sporcular var mıydı?

Yoktu valla. Bizim camiada Batı’da vegan çok da Türkiye’de pek yok. Aslında outdoor spor yapan, doğayla iç içe olan kişilerin daha çok farkındalık sahibi olması lazım. Ama maalesef

-Malum oldukça zorlayıcı bir yarıştı bu. Vegan bir sporcu olarak ve de ayrıca habercilik sektöründe çalışan biri olarak, hazırlanmanız nasıl oldu biraz bilgi verebilir misiniz?

Antrenmanları yapmak lazım. Antrenörler haftalık antrenmanlarımızı veriyor bizlere, işte orada cheat etmeyip yapmak lazım. Ve tabii her şey kafada, en yorulduğun mahvolduğun an, kendi kendini, hadi diye ittirmek gerekiyor.

-Buradan Vegan Derneği Türkiye takipçileri ve okuyucularına ve veganizme dair söylemek istediğiniz son bir şeyler varsa duymak isteriz.

İnsan olduğumuz için ayrıcalıklı değiliz. Cinayet cinayettir. Hayvanları yemeye hakkımız yok. Herkese sevgiler

 

 

 

 

 

Röportaj: Yağız Su

Önceki İçerikCNN: “Yosunlar Geleceğin Vegan Proteini”
Sonraki İçerikLüksemburg Hayvan Hakları Yasasını Genişletti

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.