Nature Food adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni bir araştırma, “et” üretiminin gıda kaynaklı sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 60’ından sorumlu olduğunu doğruluyor. Bu rakam, bitki bazlı gıdaların sebep olduğu sera gazından iki kat fazla.
Nature Food adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni bir araştırmaya göre et üretimi, gıda endüstrisinden kaynaklanan sera gazı (GHG) emisyonlarının yüzde 57’sinden sorumlu. Bu miktar, sebzelerin beslenme amaçlı yetiştirilmesi ve işlenmesinden iki kat daha fazla.
Araştırma, gıda üretimi emisyonlarının büyük çoğunluğunun ineklerin, domuzların, tavukların ve diğer hayvanların gıda olarak kullanılmasından ve bu hayvanları beslemek için bitkilerin yetiştirilmesinden kaynaklandığını bir kez daha kanıtladı. Hayvanların ve hayvan yemi üretiminden kaynaklanan emisyonların dörtte birini tek başına sığır eti oluşturuyor.
Gıda amaçlı sebze yetiştirme ve işleme tesisleri ise, emisyonların yalnızca yüzde 29’unu oluşturuyor ve geri kalanı, pamuk veya kauçuk gibi diğer arazi kullanımlarından geliyor.
Araştırmacılar, tutarlı bir birleştirilmiş model-veri entegrasyon çerçevesi kullanarak bitki ve hayvan bazlı gıdaların üretim ve tüketiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını bir not baremiyle ölçtüler. 200’den fazla ülkeden alınan 171 mahsul ve 16 hayvansal ürün için tutarlı bir emisyon profili sağlayan veritabanı oluşturdular.
Çalışma, Güney Amerika’nın hayvan kaynaklı gıda emisyonlarında en büyük paya sahip bölge olduğunu, onu sırasıyla Güney ve Güneydoğu Asya’nın ve Çin’in takip ettiğini ortaya koydu.
Et üretimi sera gazı yayıyor
Çalışma, hayvanların yiyecek olarak kullanılmasının çok geniş araziler gerektirdiğini belirtti. Bu da ormanların kesilmesi ve hayvan yemi yetiştirmek için ek arazilerin açılmasına sebep oluyor. Araştırma ayrıca, dünyadaki ekili alanların çoğunun insanlardan ziyade hayvanları beslemek için kullanıldığını ortaya koydu. Çiftlik hayvanlarının gaz çıkarması ise, bir başka güçlü sera gazı olan büyük miktarlarda metan üretiyor.
Illinois Üniversitesi araştırmacısı ve çalışmanın baş yazarı olan Xiaoming Xu, The Guardian gazetesine verdiği demeçte, “Bütün bunlar bir araya geldiğinde emisyon oranları çok yükseliyor,” dedi. “Daha fazla et üretmek için hayvanları daha fazla beslemeniz gerekiyor; bu da daha fazla emisyon anlamına geliyor. Aynı miktarda kalori almak için hayvanları beslemeniz gerekiyor, bunun için de daha fazla biyokütleye ihtiyacınız var. Çok verimli değil.”
Hayvansal ve bitkisel gıda üretimi arasındaki büyük emisyon farkı nedeniyle araştırmacılar, ülkelerin iklim krizini ele alırken bu tutarsızlığın farkında olmaları gerektiğini öne sürüyor.
Önceki kritik bulguları destekliyor
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından geçen ay yayımlanan raporda, insan faaliyetlerinin iklim değişikliğinden “mutlak suretle” sorumlu olduğu ve insanlığın, gezegenin sanayi sonrası seviyelerin 1,5°C üzerinde ısınmasını önlemek için yalnızca birkaç yılı kaldığı belirtildi. IPCC raporu, gezegenin ısınmasını azaltmak için insanların sera gazı emisyonlarını acilen azaltması gerektiğini vurguladı. Yeni çalışma, et üretiminin çevre üzerindeki önemli etkisine ilişkin önceki bulguları doğruluyor ve hayvansal süt üretiminin de zararlı olduğu kanıtlıyor.
2018’de Oxford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, 119 ülkedeki yaklaşık 40.000 çiftlikten veri toplayarak ve dünyada yenen tüm gıdaların yüzde 90’ına tekabül eden 40 gıda üretiminin çevresel etkisini inceleyerek en kapsamlı çalışmalardan birini yayımlamıştı. Bilim insanları, küresel et ve süt endüstrilerinin sera gazı emisyonlarının yüzde 60’ından sorumlu olduğunu ve bireylerin hayvanları ve hayvansalları beslenmelerinden çıkarmaları durumunda, karbon ayak izlerini yüzde 73 oranında azaltacaklarını bulmuştu. Araştırmacılar ayrıca et ve süt üretimi durdurulursa, küresel tarım arazisi kullanımının yüzde 75 oranında azalacağını da ortaya koymuştu.
Kaynak: Vegnews
Kapak fotoğrafı: Jo-Anne McArthur / We Animals Media