Fabrika tipi üretim çiftliklerinde kapalı kapılar ardında hayvanlara yaşatılan tarifsiz zulüm, çalışanların veya hayvan hakları savunucularının gizli çekimleri sayesinde uzun süredir milyonların gözü önünde.

Ancak bu kez de endüstriyel hayvancılıkta hayvanların yaşadıkları acı, korku ve stresi görenlerin ve bu bilinç seviyesine gelerek hayvanlar ile empati kurduğunu düşünen insanların çok büyük bir kısmı, satın alacakları et ve süt ürünlerinde “organik” veya “serbest gezen” etiketlerini arar oldu. Çünkü endüstriyel hayvancılıktaki insanlık dışı şartların organik çiftliklerde, köylerde olmadığına inandırıldılar.

Bugün insanların zihnindeki organik çiftlik ve köy imajı; mutlu çiftçilerin “serbest gezen” özgür ve mutlu ineklerle birlikte, kendilerini dört gözle bekleyen kalabalıklara süt ve peynir üretirken çekilen o reklam karelerinden oluşuyor.

Oysa gerçekler hiç de böyle değil…

Geçtiğimiz yıl ineklere ve buzağılara şiddet ve kötü muamele görüntüleri ortaya çıkan organik süt çiftliği Fair Oaks’dan bir kare. Fotoğraf: Lori Rackl, Chicago Tribune

Çoğu zaman “organik” ibaresi süt, yoğurt ve peynir paketlerinin üzerine yapıştırılıyor. Bu etiket yalnızca, bu ürünleri üreten ineklerin istisnasız “organik” gıda (örn. aslında inekler için pek de iyi olmayan ‘organik mısır’) ile beslendiğini gösteriyor. Dünya çapında organik çiftçilerin uyması gereken bazı kurallar arasında şunlar var: İneklerin otlaması için sınırsız alan sağlanması ve hasta olmaları halinde verilmesi gereken ilaçlar haricinde ineklere antibiyotik veya hormon verilmemesi, vb.

Dikkat ederseniz “organik” inekleri, süt endüstrisinin canice fillerinden ve acımasız uygulamalarından korumak için herhangi bir önlem veya yasaktan bahsedilmiyor.

Endüstriyel hayvancılığın perde arkasındaki sistematik işkence ve istismara karşı çıkanları hayvansal ürünleri tüketmeleri konusunda cezbetmeye devam eden “küçük aile çiftliği” pazarlama taktiğinde olduğu gibi, süt ürünleri üzerine yapıştırılan “organik” etiketi de, kötü kararlarımız konusunda bizi iyi hissettirmekten başka işe yaramıyor.

Neden olduğuna gelin beraber bakalım.

1. İneklerdeki meme iltihabı antibiyotik ile tedavi edilmez

Organik çiftliklerde süt üretmesi için yetiştirilen inekler (hayvancılık endüstrisinde bu ineklere “süt inekleri” veya “sütçü inek” deniyor) genellikle günde birkaç kez makineler ile sağılır ve doğal olarak ürettikleri süt miktarının yaklaşık 10 katı kadar süt temin etmeleri beklenir. İneklerin metabolizmalarını zorlayan bu uygulama, vücutlarını daha dirençsiz ve enfeksiyona daha açık hale getirir. Özellikle de sürekli sağım işlemi ve bakteriler yüzünden memelerinin çevresinde yaralar, kızarıklıklar oluşması ve memelerin zamanla sertleşmesi (körleşmesi) yangı ve ağrılara neden olur. Buna mastitis (mastit) denir.

Mastitis süt endüstrisinde sömürülen ineklerin ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alır.

İneklerdeki enfeksiyonlar çoğunlukla stafilokok bakterilerinin suşlarından kaynaklanır. Antibiyotik alternatifi olarak bilinen lodine ile tedavi edilmesi hayvanın sağlığını daha da kötü etkiler. Bazı durumlarda enfeksiyonların neden olduğu acı ve ağrıyı gidermek için antibiyotik kullanımı gereklidir. Fakat “organik” çiftçiler antibiyotik kullanmadıkları için, çoğu zaman hastalanan hayvanı “sürüden uzaklaştırıp üretim sürecinden çıkarmayı” tercih eder. Uzaklaştırma ve çıkarma, daha somut ve net bir tabir ile mezbahaya ve ölüme gönderilme anlamına gelir.

Mastitis inekler için son derece ıstıraplı bir hastalık olmasının yanı sıra, bu olguların çoğu belirti göstermeden gizli seyreder. Hasta bir inekten sağılan süte de iltihap karışır.

Fotoğraf: Jo-Anne McArthur, We Animals Media*

2. İnekler cinsel şiddete maruz bırakılır, doğumdan birkaç dakika sonra yavrular annelerinden zorla ayrılır

Fabrika tipi hayvancılık sistemlerinde olduğu gibi organik çiftliklerde sütü için sömürülen inekler de, mezbahada sonlandırılacak hayatları boyunca sürekli yeni doğmuş bebeklerini kaybetmenin duygusal yüküne ve stresine maruz bırakılırlar. Organik süt çiftliklerinin tek bir amacı vardır: Milyonlarca insanın tüketimi için süt üretip satmak. Yani bir annenin önce yavrusuna, sonra da yavrusu için ürettiği süte el koymak.

Sırf bu yüzden süt endüstrisinde makine gibi çalıştırılan inekler her yıl
rızaları dışında yapay yollarla döllenir ve hayatları boyunca durmaksızın gebeliğe zorlanır. “Suni tohumlama” denilen bu yöntemde işlemi yapacak kişi kolunun tamamını ineğin rektumuna sokar ve boğadan elektro ejakülasyon yöntemiyle alınan sperm ineğin rahmine bir çubuk aracılığıyla bırakılır.

Doğumdan hemen sonra yavru, kendi doğal hakkı olmasına rağmen, işletmelere “kâr sağlayan değerli sütü” tüketmesin diye hızla anneden uzaklaştırılır.

Fotoğraf: Animal Equality

3. İnekler ailelerinden ve arkadaşlarından uzak kaldıklarında veya ayrıldıklarında strese girerler 

Anneler yavrularından zorla ayrıldıklarında çok belirgin bir şekilde stres belirtileri gösterirler. Feryat edercesine uzun süreli böğürme, karanlık köşelere saklanma ve yeme içmeden kesilme, yavrusundan koparılan ineklerin yaygın olarak verdiği tepkiler.

İneklerin duyarlılığını ortaya koyan sayısız bilimsel araştırma, tıpkı bizim gibi karmaşık duygulara sahip olduklarını ve bu duyguları davranış ve sesleriyle ifade edebildiklerini gösteriyor. İnekler aile bireylerinden veya anlaştıkları arkadaşlarından ayrıldıklarında, stres hormonu olan kortizol seviyelerinde ve kalp atış hızlarında ani artış oluyor.

Stres yaşayan inekler daha az süt ürettiği için, verim almak isteyen organik çiftçiler hayvanın üzerindeki fiziksel ve psikolojik baskıyı artıran uygulamalara yönelirler.

Elbette bu süreçte travma yaşayan yalnızca inekler değil. Doğumdan dakikalar sonra annesinden uzaklaştırılan yavrular da duygusal ve fiziksel olarak acı çeker. Dişi buzağılar da anneleriyle aynı kaderi yaşamaya zorlanarak hayatlarını “damızlık” olarak süt sağım makinelerine bağlı şekilde geçirir.

Erkek buzağılar ise süt tüketen pek çok kişi tarafından bilinmeyen bir işkenceye maruz kalırlar. Doğumdan kısa süre sonra annelerinden zorla alınan erkek buzağılar, neredeyse hiçbir hareket özgürlüğü sağlamayan daracık metal, ahşap veya plastik kafeslere yerleştirilip boyunlarından zincirlenirler. “Süt danası kreşi” (veal crate) adı verilen bu sistemde yavrulara demir yüklü sıvılar içirilir. Yaklaşık 16 haftalık olduklarında ise mezbahada kesime gönderilirler. Anne şefkati ve ilgisinden uzak kalan kısacık hayatları acı içinde son bulur.

4. Hijyenik olmayan kalabalık ortamlarda tutulurlar

Organik süt çiftliği dendiğinde pek çok kişinin aklına ineklerin özgürce otladığı ve gezdiği bir sistem geliyor. Fakat gerçekler bu reklam imajından çok farklı. Organik çiftliklerde sömürülen ineklerin çoğu çok pis kulübelerde, kendi dışkıları içinde son derece olumsuz şartlarda yaşamaya zorlanıyor. 

5. Besi üniteleri ve kesim öncesi korku içinde ölümü beklerler

Yaklaşık dört yıl süren daimi gebelik ve süt sağım işkencesinin ardından inekler kilo almaları ve yağlanmaları için besi ünitelerine gönderilir. Bu besi yerleri genellikle endüstriyel hayvancılık tesisleridir. Buralarda “organik ineklere” organik besinler yedirilirken, diğer binlerce inek sıradan yemlerle beslenir.  

Organik süt çiftliklerinden getirilen inekler kesilmek için uygun kiloya ulaştıklarında, diğer ineklerle aynı mezbahalarda ölüm sırasının kendilerine gelmesini bekler. Yaşamlarının son dakikaları, tıpkı fabrikalarda yetiştirilen diğer inekler gibi korku ve ıstırap içinde geçer. Bazı ülkelerde “acısız kesim” adıyla ileri sürülen ve ulusal mevzuatta yer alan öldürme biçiminin hiçbir “insani” ve zararsız tarafı yoktur. 

Dikkat (hassas içerik): Video üzücü ve tetikleyici şiddet görüntüleri içeriyor. Video: Tras Las Muros Kaynak: Kinder World

Kötünün iyisi, iyi demek değil

“Mutlu inekler” imajı yaratarak hayvan sömürüsü üzerinden kâr eden organik süt çiftlikleri de, endüstriyel süt üretim fabrikaları kadar zulüm içeriyor. Organik çiftliklerde hormon ve antibiyotik kullanımı yok belki ama hayvan sömürüsü ve hayvan istismarının gizlenen gerçekleri var. 

Eğer gerçekten ineklerin mutlu olmasını istiyorsanız süt ve süt ürünlerini hayatınızdan çıkarın. Acı, korku, şefkat ve koruma gibi pek çok duyguyu hissedebilen bu hayvanlara yapılan zulme destek olmayın.

(*) We Animals Media‘dan Jo-Anne McArthur’un fotoğrafları, İspanya ve Kanada’daki “organik” süt çiftliklerinde çekilmiştir.

Kaynaklar: OneGreenPlanet, Chicago Tribune, ichoosevegan, Hayvancılık Akademisi

Önceki İçerikİlkini atlamak istemedik: 1 Ağustos Balıklara Saygı Günü
Sonraki İçerikYeni rapor: Hayvancılık ile pandemiler arasındaki bağlantı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.