Covid-19 önlemleri sebebiyle ikinci kez internet üzerinden 3-4 Temmuz’da gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Vegfest’te, hayvan hakları ve hayvan özgürlüğüne dair önemli başlıkların yanı sıra küresel tehdit haline gelen sağlık, ekolojik ve iklim krizine dair çarpıcı mesajlar dikkat çekti. İklim Saati’ne göre, geri dönülemez kitlesel yok oluşun başlangıcına sadece altı yıl kaldı.
Vegan Derneği Türkiye (TVD) organizasyonuyla, Türkiye’den ve dünyadan 14 hayvan hakları örgütü ve sağlık kuruluşunun* gönüllü organizasyon paydaşlığında #YaşamaŞansVer sloganıyla gerçekleştirilen 4. Uluslararası İstanbul Vegfest sona erdi.
Veganlığa dair farkındalığı artırmak amacıyla yurtiçi ve yurtdışından 51 konuşmacının katıldığı festival, 35 kişilik gönüllü ekibin özverili çalışmasıyla toplamda 24 saat sürdü. İki dilde çift yönlü simultane çeviriyle Türkiye’den ve dünyadan aktivistleri çeken festival, yapılan çevrimiçi anketlerin ilk izlenimlerine göre, veganizm felsefesini öğrenmek isteyen kişilere de ulaştı.
“Alarm çanlarını çalmanın tam zamanı”
Uluslararası İstanbul Vegfest, Açık Radyo Yayın Yönetmeni ve iklim aktivisti Ömer Madra’nın “Doğa ve Hayvanlarla İlişkimizi Temelden Değiştirmek: Tam Zamanı – Şimdi!” başlıklı konuşmasıyla başladı. Madra küresel tehditleri ortaya koyduğu konuşmasında çok önemli bir dönüm noktasında olduğumuzu vurgularken, “Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde geri dönülemeyen bir yok oluş sürecine girmiş olacağız, buna mühlet deniyor” dedi.
İskoçya’nın en büyük şehirlerinden Glasgow’da olduğu gibi dünyanın pek çok şehrinde bulunan İklim Saati’ne atıfta bulunan Madra, insan yaşamıyla birlikte gezegendeki tüm hayatın yok oluş sürecinde, geri dönülemez ve durdurulamaz bir noktaya girmek için sadece 6 yıl 182 gün ve 4 saat kaldığını söyledi.
“Vegan olmak ve var gücümüzle çalışmak tek yol”
Madra, İsveçli iklim aktivisti Greta Thurnberg’in “Doğa İçin” adlı yeni kısa filmindeki doğayla ilişkimizi değiştirme çağrısına, insan sağlığı açısından bitkisel beslenmenin önemine dikkat çeken “Çin Mucizesi” adlı çalışmaya ve hayvan hakları kuramcısı Gary F. Francione’nin hayvanların mülk statüsünün devamlılığına sebep olan “ahlaki şizofreni” kavramlarına değindi.
İklim krizinin en büyük sebeplerinden biri olan doğa tahribatının ve hayvan tüketiminin acilen son bulması gerektiğini vurgulayan Madra, saygın bilimsel dergilerde yayımlanan güncel makalelerin sonuçlarını da paylaşarak “Gezegende hayatın devam edebilmesi, iklim ve biyolojik yıkımın durdurulabilmesi için vegan olmak ve her alanda, aynı anda var gücümüzle çalışmak tek yol” dedi.
Küresel krizlerin merkezinde beslenme biçimimiz: Değişim sende
Festivalin uluslararası paydaşlarından biri olan Plantbased Health Professionals UK’in kurucusu hematolog Dr. Shireen Kassam da, “Gıda sistemimiz büyük bir küresel krizin tam merkezinde yer alıyor. Hem insan olan, hem de insan olmayan hayvanlar için” diyerek iklim, biyoçeşitlilik, sağlık ve etik krizin ortak noktalarının beslenme şeklimiz olduğuna dikkat çekti.
Festivalin bir diğer uluslararası paydaşı olan Animal Rebellion’dan Strateji ve Eylem Ekibi üyesi James Özden ise, bireylere düşen sorumluluğu özetleyerek şunları söyledi: “İşler her geçen gün kat be kat kötüleşiyor. Isı 4,5 derece daha yükselirse, yeryüzündeki omurgalı türlerin yüzde 44’ünü kaybedeceğiz ve dünyanın büyük bir kısmı ekosistemin çökmesi sebebiyle yaşanamaz hale gelecek. Bu kriz kendi kendini çözmeyecek, yarın sihirli bir şekilde uyanacağız ve biri ‘tamam çiftlik hayvancılığı yasak’ demeyecek. Bu sadece biz yaparsak gerçekleşebilir.
Dünya çapında dikkatleri üzerine çeken ve yakın zamanda Netflix’te gösterime giren “Seaspiracy: Denizdeki Komplo” belgeselinin yapımcısı, Cowspiracy ve What The Health belgeselleriyle pek çok kişinin vegan olmasını sağlayan yapımcı Kip Andersen da “Köpekbalığı yüzgeci çorbası yapılmasının kötü olduğunu düşünüyorsan aynaya bak. Çünkü bunun olmasını sağlayan, ton balığı yiyen, bu parklara giden sensin. Köpekbalıklarını öldüren köpekbalığı yüzgeci çorbası değil, balıkçılıktır,” dedi.
Hayvan Kurtuluşu Cephesi’nin (ALF) kurucusu Ronnie Lee de iklim krizi, kirlilik, endüstrileşme, aşırı nüfus ve aşırı tüketimin hayvana yönelik zulmün diğer küresel boyutları olduğunu belirtti. ALF eski basın sözcüsü sosyolog Roger Yates de, “Neyin değişmesi gerektiğiyle ilgili daha radikal ve daha büyük fikirlere ihtiyacımız var. Temel olarak değişmesi gereken şey insanlığın kendisi,” dedi.
Veganlık kurtarır
Festivalin en dikkat çeken içeriklerinden biri de, Bezmialem Üniversitesi Sindirim Sistemi Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Şentürk’ün “Fiziksel ve Ruhsal Sağlığa Açılan Kapı: Veganlık” başlıklı konuşmasıydı.
Doğru bilinen yanlışları çarpıcı bilgi ve verilerle paylaşan Şentürk, son zamanlarda popüler olan yüksek proteinli ketojenik diyet türünün organizmanın nitrojen yükünü artırdığını ve organizmaya zararı olması sebebiyle tavsiye etmediklerini belirtti.
Bitkisel beslenmenin çocuklukta, gebelikte ve ileri yaşlarda rahatlıkla sürdürülebilecek sağlıklı bir beslenme olduğunu çeşitli araştırma sonuçlarıyla vurgulayan Şentürk, 35 yıldır vejetaryen ve 15 yıldır da vegan olduğunu söyleyerek, “Pek çok kişi bana soruyor hangi takviyeleri alıyorsun diye. Hiçbir takviye almıyorum. 64 yaşındayım, hayatımı günde 10 saat çalışarak geçiriyorum. Şu ana kadar hiçbir operasyon geçirmedim, sürekli kullandığım ilaç yok” dedi.
Şentürk şöyle devam etti: “Veganlık bir diyet değil, yaşamınızı yeniden yapılandıran bir yaşam tarzıdır. Hem fiziken hem ruhen sağlıklı olmak hem de hayvanlara zarar vermemenin huzurunu yaşamak için vegan olun. Bir vegan bir kişiyi bile ikna ederse hem o kişinin hayatını, hem hayvanları, hem de dünyayı kurtarır. Bu konuda kategorik davranmayın. 22. yüzyılda vegan bir dünya hayal değil.
Sigaranın evrimi, değişim ve veganlık
“Bilimsel Çalışmalarda Beslenme: Dün, Bugün, Yarın” başlıklı konuşmasıyla festivalde yer alan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Suat Erus da et, süt, yumurta ve balık tüketiminin kanser, diyabet, kronik hastalıklar ve kalp-damar hastalıklarına karşı insanları korumadığını, aksine rahim kanseri ve kemik kırığı gibi ciddi zararlarına değindi ve hayvansalların DNA’da yol açtığı hasara dikkat çekti.
ABD’de açılan davalarda yumurta reklamlarının yanıltıcı olduğunun kabul edildiğini, fakat dava sonuçlarından çok reklamlara maruz kalındığı için bu gerçeklerin geniş kitlelerce bilinmediğinin altını çizdi.
Erus, sigara örneğinin içinde bulunduğumuz durumu özetlediğini belirterek ilk sigara fabrikası kurulduktan ancak 120 yıl sonra sigaranın zaralı olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını hatırlattı.
‘Sigara sağlığa zararlıdır’ ibaresinin paketlere daha sonra yerleştirildiğini belirten Erus, bundan yaklaşık 50 yıl sonra dahi herkesin sigara içmeye devam ettiğini söyledi: “Sigara bugün legal olarak satılıyor ama her yıl 7 milyon insan sigaradan hayatını kaybediyor. Hayvansallar da bu evrimin ortasında. Henüz hiçbir uyarı yok, hiçbir yasak yok. Bilim alışkanlıklarımızdan daha yavaş ilerliyor. Bu yüzden sağlığınız, hayvanların özgürlüğü ve gezegenin geleceği sizin elinizde. Beslenme ve alışkanlıklarınızı değiştirerek çok daha sağlıklı ve mutlu olabilirsiniz.”
(*) Bu yıl dördüncüsü düzenlenen festival; Türkiye’den Yunuslara Özgürlük Platformu, VEGvorous, Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi (BurHak), YTÜ Vegan ve Vejetaryen Topluluğu, Vegan Kortej, Hayvanlara Adalet Derneği (HAD), Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) ve Hayvan Hakları ve Etiği Derneği’nin; yurtdışından da ilk kez Animal Rebellion, PETA, Rights for AR Advocates (RARA), Plant-Based Health Professionals ve Sorumlu Tıp Doktorları Komitesi’nin (PCRM) organizasyon paydaşlığında, V-Label ve VegFund sponsorluğunda ve TOBB ETU Hayvanseveler Topluluğu‘nun teknik desteğiyle gerçekleştirildi.