Salda için Türkiye Grubu ve A Platformu’nun Antalya ve Isparta’daki “av ihalesine” karşı açtığı yürütmeyi durdurma davasında ara karar çıktı. Mahkeme, Türkiye’de nesli tükenme tehlikesi altındaki 47 yaban keçisinin öldürülmesini kapsayan av ihalesinin yasal ve bilimsel gerekçelerine dair Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sunduğu yazılı savunmayı yeterli bulmayarak bakanlıktan ek bilgi ve belge talep etti.
Ara kararı duyuran doğa ve hayvan hakları savunucuları ise, bakanlık izniyle yürütülen av turizmi ve avcılık faaliyetlerinin etik, hukuk ve bilim dışı olduğunu vurgulayarak bir kez daha yürütmenin iptalini istedi.
15 Eylül 2020 – Antalya ve Isparta’daki “av ihalesine” karşı Salda için Türkiye Grubu’ndan A Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz ile Platform katılımcıları Saliha Altın ve Yeşim Vardar tarafından Isparta İdare Mahkemesi’nde açılan davada önemli bir gelişme yaşandı. Mahkeme talep etmesine rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı’nın henüz av turizminin “gerekliliğine ilişkin” herhangi bir bilimsel rapor sunmadığı ortaya çıktı.
Mahkeme aynı zamanda koruma altındaki bazı türleri de kapsayan av turizmi uygulamasının mevcut kanunlara aykırı olması nedeniyle bakanlıktan hukuki dayanağı netleştirmesini istedi.
Nesli tehlikedeki yaban keçileri uluslararası sözleşmelerce korunuyor
Antalya ve Isparta’da 13 parti halinde toplam 47 bireyin avlanması için 17 Haziran’da Tarım Orman Bakanlığı Burdur 6. Bölge Müdürlüğü tarafından ihaleye açılan yaban keçisi (Capra aegagrus), Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Liste kriterlerine göre global ölçekte nesli “neredeyse tehdit altında” (NT – near threatened) olan, Türkiye’nin de dahil olduğu Akdeniz bölgesinde ise “hassas” (VU – vulnerable) durumda oldukları için nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan kritik bir tür. Bu nedenle de, 1984’ten beri Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi’nin (Bern 1979) “kesin koruma altındaki türler” Ek-II Listesi’nde yer alıyor.
Dolayısıyla yaban keçilerinin her türlü kasıtlı yakalanması, alıkonması ve kasıtlı öldürülmesi yasak olduğu gibi, canlı veya cansız olarak elde bulundurulması ve iç ticareti de yasağa tabi.
Yaban keçileri ayrıca iç mevzuat dahilinde bakanlığın koruma altına aldığı hayvan listesinde yer almasına rağmen bu yıl “kırsal kalkınmaya destek” amacıyla bakanlığa bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) tarafından av turizmi kapsamında avlanmasına izin veriliyor.
“Bakanlık T.C. Anayasası’nı da ihlal ediyor”
Mahkemenin ara kararını yazılı bir açıklamayla duyuran Salda İçin Türkiye Grubu, A Platformu, Vegan Derneği Türkiye (TVD), Hayvanlara Adalet Derneği (HAD), Yunuslara Özgürlük Platformu, Hayvan Hakları ve İzleme Komitesi (HAKİM) ve Hayvan Hakları ve Etiği Derneği, av ve av ihalelerinin etik, hukuki ve bilimsel dayanaktan yoksun olduğunu vurguladı ve bakanlığın uluslararası sözleşmeleri çiğneyerek T.C. Anayasası’nın 90. maddesine de muhalefet ettiğinin altını çizdi.
Yaban hayvanlarının korunması ve doğal yaşam alanlarının acilen avcılardan arındırılarak avcılığın yasaklanması gerektiğine dikkat çektiğimiz ortak açıklamamızın tam metni:
“Tarım ve Orman Bakanlığı’na karşı açılan davada, ‘ihale işleminin hayvanların temel haklarını çiğnediği, mevcut uluslararası sözleşmelerin ve Hayvanları Koruma Kanunu’nun koruma hükümlerine aykırı olduğu, nesli yok olma tehlikesi altında bulunan türlerin ve bunların yaşama ortamlarının korunmasının esas olduğu üzerinde durulmuş; ihale alanında belirtilen bireylerin avlanmasının, neslin devamına yapacağı etki hakkında bilimsel ve istatistiksel herhangi bir araştırma yapılmadığı’ belirtilmiştir.
Taraflardan alınan yazılı savunmalar ışığında Isparta İdare Mahkemesi’nin verdiği ara karar önemli bir gerçeği ortaya çıkarmıştır: Isparta İdare Mahkemesi talep etmesine rağmen, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın henüz dava konusu av turizmi ihalesinin gerekliliğine ilişkin bilimsel bir araştırma raporu sunmadığı ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Isparta İdare Mahkemesi bakanlıktan tekrar belge istemiştir.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın mahkemece yetersiz bulunan yazılı savunmasında; “avcılık faaliyetlerinin 4917 sayılı Kanuna dayanılarak yürütüldüğü, yoğunluğun arttığı popülasyonlarda çevre direnci sebebiyle gerileme sürecine girildiği, bu sebeple popülasyonunun devamı için müdahale edilmesi gerektiği, çoğalmanın sağlanmasının amaçlandığı, zayıf, hasta, genetik deformasyona sahip ve üreme yeteneği düşük yaşlı bireylerin ve evcil hayvanlarla çiftleşme sonucu oluşan melezlerin popülasyondan çıkarılmak istenildiği, uluslararası düzeyde av turizmi potansiyeli olan yaban keçisi her ne kadar Bakanlığın koruma altına aldığı hayvanlar listesinde bulunsa da, kırsal kalkınmaya destek vermek amacıyla Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) tarafından avlanmasına izin verildiği, avlanmanın ekolojik prensipler çerçevesinde sağlıklı bir şekilde hazırlanabilmesi için birey sayısı, bunların yaş ve cinsiyet durumları, doğan yavruların yaşama oranları gibi popülasyon dinamiğine ilişkin temel bilgilerinin değerlendirildiği, her hayvan için bir trofe (boynuz) değeri belirlendiği, popülasyonun en fazla %1’inin avına izin verildiği, popülasyondaki birey sayısının 100’ün altına düşmesi halinde ise avcılığa izin verilmediği, dava konusu uyuşmazlıkta da devlet avlaklarında envanter çalışması sonucu belirlenen 47 adet yaban keçisi kotasının 2886 sayılı kanun kapsamında satımının ihale edildiği” açıklanarak davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
Oysa Antalya ve Isparta’da av ihalesinde adı geçen yaban keçilerinin, yapılan bilimsel araştırmalarla neslinin tehlike altında olduğu ortaya konmuş, bu araştırmalara dayanılarak “nesli tehlike altında tür” olarak uluslararası yayınlara girmiş ve sözleşme kapsamına böylelikle alınmıştır.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın av ihalesi açarak bu yıl avlanmasına izin verdiği yaban keçilerinin Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından belirlenen tür tehlike kategorisinin ve bu yaban hayvanlarının koruma statülerinin değiştirilmesi mümkün değildir. Ülkemizde ve dünyada hızla azalan ve mutlak surette koruma altına alınması gereken bu türlerin devlet eliyle ava açılması yerine korunması gerekir.
Konuyla ilgili İdare Mahkemesi’nin ara kararının;
- 2. maddesinde, “Dosyadaki bilgi ve belgelerden sahadaki envanter ve etüt çalışmalarının Yazılıkaya Devlet Avlağındaki envanter dökümleri ile Gidengelmez YHGS sahasındaki envanter belirlenmesine yönelik envanter çalışmalarının dosyada bulunmadığı görülmüş olup, ihaleye konu tüm YHGS – sahalarının gözlek sayılarının belirlenmesine yönelik envanter çalışmalarının (fiş, tutanak, envanter raporlarını) ortaya koyan bilgi ve belgelerin ayrı ayrı istenmesine” denilmektedir.
- 3. maddesinde ise, “Dava konusu yaban keçilerinin Bakanlığın koruma altına alınan yaban hayvanları listesinde bulunduğu, fakat kırsal kalkınmaya destek vermek amacıyla DKMP tarafından avlanmasına izin verildiği belirtilmekle birlikte, 4915 sayılı Kanunun 4. maddesindeki düzenlemede koruma altına alınan hayvanların avına izin verilmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde; Bakanlık tarafından izin verilmesine ilişkin işlemle birlikte, işlemin dayanağının hangi mevzuat olduğu hususu açıklanarak konuya ilişkin belge ve bilgilerin istenmesine” denilmektedir.
- 4. maddede de, “Popülasyon büyüklüğünün %1’i geçmeyecek şekilde belirlenir” ifadesi de dikkate alınmak kaydıyla, söz konusu popülasyon büyüklüğünün nasıl belirlendiğine ilişkin … belge ve bilgilerin istenilmesine” denilmektedir.
Mevcut yasalara göre hayvanları ve doğal yaşam alanlarını korumakla yükümlü devlet kurumları, dünyada bilimsel verilerle ortaya konup korumaya alınan türleri korumalıdır. Korunmadığı takdirde, taraf olunan uluslararası sözleşmelerin hükümlerine uymayan bir devlet yapısı ortaya çıkartır.
Av ihalelerinden hemen vazgeçilmelidir. Aksi halde Anadolu’da nesli tehlike altında olan yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, ceylan, yaban koyunu (endemik), kızıl geyik ve karaca türlerinden 798 birey öldürülecek, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracak ve hatta bazı türler yok olabilecektir.
Hatırlatmak isteriz ki, ‘av’ adı altında gerçekleşen yaban hayata müdahalenin ve hayvan katliamının ‘kırsal kalkınma, kamu yararı, popülasyon kontrolü, turizm geliri’ gibi herhangi bir gerekçesi olamaz.
Mahkemeler ancak var olan ulusal ve uluslararası mevzuata göre karar verme yetkisine sahip olan kurumlardır. Yasalar ne yazık ki çoğu zaman hayvanlar aleyhine hazırlanmış olsa da bugün, geyikler ve çengel boynuzlu dağ keçileri dahil devlet eliyle avcılar tarafından öldürülmesine izin verilen türlerin çoğunun çeşitli yasal düzenlemelerle korunduğu açıktır.
Dahası avcılık adı verilen hayvan katliamı, çelişkilerle dolu olmasına rağmen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun temel ilkelerine ve koruma hükümlerine tamamen aykırıdır.
Doğa ve hayvan hakları savunucuları olarak tarihin çöplüğüne atılması gereken Kara Avcılığı Kanunu’nu kabul etmediğimizi bir kez daha vurguluyor, etik, hukuk ve bilim dışı av ihalelerinin derhal iptal edilmesini istiyoruz. Yasama, yürütme ve yargı aşamalarında avcılığın yasaklanması için toplu mücadelemiz devam edecek.
Salda İçin Türkiye Grubu
A Platformu
Vegan Derneği Türkiye (TVD)
Hayvanlara Adalet Derneği (HAD)
Yunuslara Özgürlük Platformu
Hayvan Hakları ve İzleme Komitesi (HAKİM)
Hayvan Hakları ve Etiği Derneği”
Fotoğraf: Pexels-Michal-Pech-1632045