Kurban kesmek, geleneksel fıkha göre sünnet veya vacip bir İbadettir. İttifak edilen nokta kurban kesmenin farz olmadığıdır. Ülkemizde bu, göz ardı ediliyor ve kurban farz ibadet gibi algılanıyor. Bu yanlış algılama doğal olarak art arda birçok yanlışı da beraberinde getiriyor.
Özellikle son yıllarda, hızlı ve amansız bir biçimde yol alan din sömürüsünün önemli gelir kaynaklarından biri haline getirilen kurban, trilyonluk meblağların konusu bir sektöre dönüştü. Bu yüzden kurban, sünnet olmaktan çıkarılıp fiilen farzlaştırıldı; onunla da yerinilmedi, örtülü bir biçimde İslam’ın en büyük farzı haline getirildi.
Kurban kesimleri yer yer hayvanlara işkence manzarası andırmaktadır. Hayvanlar yetersiz-kör bıçaklarla dakikalarca kıvrandırılmakta, zaman zaman yarı kesilmiş halde ayağa kalkmakta, hatta bazen caddelere fırlayarak yan-kesik başlarıyla koşuşmaktadır.
İbadet adı altında, Allah’ın ve insanlığın önünde utanç verici, yürek paralayıcı bir acımasızlık sergilenmektedir.
Allah elbette bunları görüyor ve bu mazlum hayvanların acılarından doğan günahı bir öfkeye dönüştürerek bu toprakların üstüne geri gönderiyor. Kur’an’ın dinini ve onun tebliğcisi Hz.Muhammed’gerçekten tanıyanlar, şu söylediğimi anlamakta en küçük bir zorluk çekmeyeceklerdir.
Ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki, kurban kesiminde ibadet olan, kan akıtmak veya et değildir. Allah’ı et ve kanla ilişkili göstermek, olaya: “Kan akmalıdır, kan akmasa maksat hasıl olmaz” şeklinde ilkel-paganist bir mantıkla bakmak Kur’an’ın asla kabul etmeyeceği bir yaklaşımdır.
Kurban, İslam terminolojisinde infak (yoksula ve yoksuna yardım, sahip olunandan başkalarına pay çıkarma) denen ve
Kur’an’da altı sık sık çizilen paylaşmanın çok geniş çerçevesi içinde yer alan bir yardımlaşma şeklidir. Yardım ulaştırmada bir araçtır. Bu aracın yerine başka araçlar da konabilir.
Oysa ki, kurbanın da içinde yer aldığı infakta, yardımın muhatabını dikkate alarak çok değişik paylaşımlar ve katkılar işletilebilir. Önemli ve değişmez olan tek şey infak yani muhtaç olana yardım ve destektir.
Esasen, geleneksel fıkıh da bunu, örtülü bir biçimde kabullendiği içindir ki, kurbanı farz bir ibadet olarak görmemiştir. Kurban ameliyesinde ibadet olan, yoksula yardımdır. Yoksulun korunması, ona et vermek yerine başka bir şey vermekle daha iyi sağlanacaksa, o şeyi kurbana tercih etmek gerekir. Zaten kurban, Allah’ın hoşnutluğuna vesile olan şey anlamındadır ve kurban bu anlamda tüm ibadetlerin ortak adı olarak kullanılmaktadır. O halde; örneğin, ameliyat parası bulamayan bir yoksula kurban eti yerine o parayı vermek, Kur’an’a göre daha üstün bir “kurban” olacaktır.
Kısacası, kurban bayramı, yoksulun ve yoksunun imkan sahiplerinin varlıklarından pay aldığı bayramdır, hayvan kesimi bayramı değil.
Allah’a, Kur’an’ın gösterdiği yoldan yaklaşmak isteyenler artık kurban bayramlarında, çevrelerindeki yoksulların en âcil ihtiyaçları neyse onu aramalı, sormalı ve kurbanlarının tutarını yoksulların o ihtiyaçlarını gidermek için harcamalıdırlar.
Kaynak: Prof Dr. Yaşar Nuri Öztürk, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kurucu dekanı