05 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla, gördüğünüz-görmediğiniz, bilerek/bilmeyerek yahut da bilmek istemeyerek görmezden geldiğiniz, duyduğunuz ama belki bağlantı kuramadığınız, endüstriyel hayvancılığın çevresel etkileri konusunda, bugün tekrar bir hatırlatma yapmayı sorumluluğumuz kabul ediyoruz.
Değişen iklimler, eriyen buzullar, doğal afetler, yok olan türler ve insan merkezli gelişen ekolojik tahribat… Bilim insanları iklim değişikliği için mücadele adına neler yapabileceklerini düşünüyorlar. Ancak ne var ki geri dönüşüme destek vermek, kumaş alışveriş çantaları ve yeniden kullanılabilir su şişeleri kullanmak gibi alışıldık girişimler yeterli değil. Yeni çıkan bir Birleşmiş Milletler raporu iklim değişikliğinin tarım, ekoloji sistemleri, su kaynakları, insan sağlığı ve insanların geçim kaynaklarını zaten etkilediğini gözler önüne seriyor. Bu sorunu sadece göstermelik çevrecilik hareketleriyle atlatamayız. Isınan gezegenimize olan etkimizi azaltmak için ciddi adımlar atmamız gerekiyor. Eğer çevreyi korumak konusunda ciddiyseniz yapabileceğiniz en önemli şey et, yumurta ve süt ürünleri tüketmeyi bırakmak olacaktır. İyi niyetli çevrecilerin yediklerini ciddi bir şekilde irdelemeleri gerekmektedir çünkü yedikleri hayvansal gıdalar sorunun büyük bir parçası. Bütün dünya elektrikli araç kullansa bile et üretiminin dünyaya yarattığı etkiyi telafi edemiyoruz.
Et tüketerek çevre korunmaz!
İsveç’teki Chalmers Teknoloji Üniversitesi’nde bilim adamları tarafından yapılan yakın tarihli bir araştırmaya göre sadece ulaşım ve enerji sektörlerinin sera gazı salınımlarını kesmek iklim değişikliğini azaltmak için yeterli olmayacak. Araştırmanın başında bulunan bilim adamı Dr. Fredrik Hedenus’da göre “et ve süt ürünü tüketimini azaltmak tarımsal iklim kirliliğini güvenli seviyelere indirmekte önemli rol oynuyor.” Benzer bir şekilde Denizaşırı Gelişim Enstitüsü’nden Ilmi Granoff de yetkililere “Kömürü unutun. Araçları unutun. İklim değişikliğini ciddi şekilde etkilemenin en hızlı yolu insanların yediği et miktarlarını azaltmak” çağrısı yaptı. İsveçli araştırmacılara göre, 2050 yılında sığır ve kuzu eti üretimi tarımsal sera gazı salınımlarının yarısına neden olurken, bu beslenme şekli insanların aldıkları kalorilerin ancak yüzde 3’ünü karşılayabilecek. Peynir ve diğer süt ürünlerinin önümüzdeki 40 yıl içerisinde tarımsal iklim kirliliğinin dörtte birini sebebi olacağı öngörülüyor. Her yıl yemek için yetiştirilen milyonlarca tavuk, hindi ve inek inanılmaz miktarlarda dışkı üretiyor ve dolayısıyla metan ve diğer sera gazlarını atmosferimize salıyorlar. Karbondioksitten 20 kat daha güçlü olan metan gazı gezegen için ciddi bir sorun teşkil ediyor. Büyükbaş hayvanlar günde yaklaşık 250300 litre metan gazı ile küresel ısınmanın en önemli nedenlerinden. TÜİK araştırmasına göre Türkiye’de 2013 yılı başı itibariyle yaklaşık 14 milyon sığır var. Bu büyükbaş hayvanlar, birçok endüstriyel uygulama ve doğal gaz kaçaklarına göre çok daha fazla metan gazı üretiyor. Kyoto Protokolü’ne Ek 1 statüsünde üye olan ülkeler, 2012 yılına kadar sera gazı salımlarını 1990 seviyesinin en az % 5 altına çekme hedeflerini uygulayarak küresel ısınmaya karşı eyleme geçerken, Ek – 1 üyesi diğer bir ülke olan ve “gelişmekte olan ülke statüsünü” mazeret göstererek sera gazı emisyonlarına yönelik herhangi bir azaltım hedefi belirlemeyen Türkiye’de, TÜİK araştırmalarına göre 2012 yılı itibariyle sera gazı emisyonları 1990’dan bu yana % 133 oranında arttı. Geçtiğimiz günlerde iklim değişikliğinde tarihsel sorumluluğu en az olan, az gelişmiş statüsünde 49 ülke bile sera gazı azaltım kararlarını açıkladılar. G8 üyesi devletler iklim değişikliği ile mücadele için sera gazı salımlarını azaltmayı bir öncelik olarak belirlediklerini duyurdular. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri, iklim değişikliği ile mücadele için ortak bir çalışma grubu kurduklarını açıkladılar. Türkiye bu konuda hareketsizlik politikası ile yalnızca iklim değişikliğini hızlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda küresel çözümün parçası olma fırsatını kaçırıyor. Eğer çevre ve hayvanları önemsiyorsanız sadece yerli malı ve organik ürünler almayın. Sonuna kadar gidin ve vegan ürünler alın. Gerçekten gezegenimizi kurtarmanın tek yolu bu.
• 2008 senesinde Almanya’da yapılan araştırmaya göre veganlara kıyasla et yiyen birisinin hacmen 7 kat daha fazla sera gazı salınımına neden olduğu anlaşıldı.
• Loma Linda Üniversitesi tarafından yapılan araştırmalarda, veganların en küçük karbon ayakizine sahip olduğunu ve bu doğrultuda et yiyenlerden hacmen yüzde 41.7, vejetaryenlerden de yüzde 13.9 daha az sera gazı salınımına neden oldukları belirtildi.
• Worldwatch Enstitüsü Başkanına göre “dünyanın ete olan büyük ölçüdeki açlığı” sera gazı salınımlarının hızlıca yükselmesinin ana nedenlerinden biri.
• California Üniversitesi Riverside yerleşkesi araştırmacılarına göre mangalda bir adet hamburger pişirmek bir tırı 230 kilometre kullanmakla eşdeğer.
• Chicago Üniversitesi araştırmacıları ise, iklim değişikliğine karşı mücadelede ete dayalı bir beslenme şeklinden vegan beslenme şekline geçmenin, yakıtlı bir araçtan hibrid veya elektrikli bir araca geçmekten daha etkili olduğunu açıkladı.
• Birleşmiş Milletler ise iklim değişikliğinin en kötü etkileriyle mücadele etmek için vegan beslenmeye küresel bir geçişin gerekli olduğuna karar verdi. Vegan olmak için olağanüstü iklim şartlarını her gün yaşamaya başlamamızı ve kaynaklarımızın tükenmesini beklemeyelim. O adımı şimdi atalım!
Kaynak: Veg&Nature dergisinden alınmıştır (TVD)
http://vgntr.com/iklim-degisikligine-karsi-gercekten-bir-seyler-mi-yapmak-istiyorsun/