Tavuklar, “et ve yumurta makinesi” olarak görüldüğü için dünya çapında en fazla üretilen, sömürülen ve tüketilen hayvanlardan biri. Çok az insan bu kuşlarla kısacık hayatları boyunca yakın temas kuruyor ve onları tanıma fırsatı oluyor. Dolayısıyla tavukların fizyolojik, duygusal ve bilişsel kapasitesi* hakkında çok az insan bilgi sahibi.
Tavukların “basit, akılsız ve hissiz” olduğuna dair genel toplumsal kabul, milyarlarcasının toplu halde dünya çapında öldürülmesini ve yüzyıllardır besin maddesi olarak görülmesini pek çok kişinin zihninde ve vicdanında meşrulaştırıyor. Hatta tam da bunu yapabilmek için tavuklara insandan ve pek çok insan dışı hayvandan aşağı özellikler atanıyor.
İnternette arama motorlarına “tavuk” yazdığımızda, karşımıza çıkan fotoğraf ve videolarda bir hayvan türü olarak tavuğu (bir bütün ve birey olarak) neredeyse hiç göremiyoruz. Aksine farklı isimlerle anılan beden parçalarının görselleriyle ve çeşit çeşit yemek tarifleriyle karşılaşıyoruz.
Oysa bugün “kayıp gönderge” halini alan tavuklar özfarkındalığı son derece yüksek olan, hayal kırıklığı, acı, korku, endişe ve mutluluk gibi pek çok duyguyu yaşayan, meraklı ve merak uyandıran muhteşem hayvanlar.
Pek çok hayvan gibi tavuklar da hem kendi hayatlarının hem de aile bireylerininkinin kıymetini biliyor. Alışkın oldukları gruplardan ayrı tutulduklarında ve yalnız bırakıldıklarında depresyon davranışları gösteren ve bir ortamdayken her zaman aile üyelerini arayan tavuklar, karmaşık sosyal yapıları ve iletişim yetileriyle hayvan davranışları üzerine çalışan bilim insanlarını ve kısacık da olsa onlarla zaman geçirenleri kendilerine hayran bırakıyor.
Çünkü tavuklar pek çok kişi için sürprizlerle dolu: Sanılanın aksine, basit aritmetik işlemler gibi zihinsel süreçleri tamamlayabiliyor, birbirlerini izleyerek öğrenebiliyor, irade gücüyle hareket edebiliyor ve geleceğe dair endişe duyabiliyorlar. Aynı zamanda neden-sonuç ilişkisi kurabiliyor ve gizlenmiş bir objenin halen var olduğunu algılayabiliyorlar.
Tavuklar fabrika ve çiftliklerde tutsak edilmediklerinde, huzurlu ve özgür bir ortamdayken kendi aralarında karmaşık sosyal ve hiyerarşik ilişkiler oluşturuyor. “Gagalama düzeni” denen bu yapıda her tavuk grup içindeki “yerini” biliyor ve 100’den fazla tavuğun arasından her bir bireyin yüzünü ayırt edip “rütbe”sini hatırlayabiliyorlar.
Bilim insanları kendi aralarındaki bu karmaşık düzeni ve güçlü bireysel hafızayı memelilerinkine benzer gelişmiş bilişsel kapasitenin bir göstergesi olarak tanımlıyor.
Tavuklarla biraz zaman geçiren herkes, her birinin grup içindeki statüsü doğrultusunda kendine özgü kişilik özellikleri olduğunu seçebiliyor. Grup içinde bazıları sosyal ve korkusuz, bazıları da çekingen ve temkinli davranabiliyor. Bazıları insanlarla iyi geçinirken, bazıları da insandan uzak kalmaya, hatta insana karşı saldırgan ya da korumacı tavır gösterme eğiliminde olabiliyor. Özellikle de kuluçka dönemlerinde.
Herhangi bir tehdit hissetmedikleri anlarda kendi toplulukları içinde çoğu zaman hep bir ağızdan ama düşük tonla ürettikleri sesler daha çok bir mırıldanmaya benziyor. Bu da keyiflerinin yerinde olduğu, huzurlu ve güvende hissettikleri anlamına geliyor. Hatta bazı tavuklar, şefkat gördüklerinde ve sevildiklerinde kedi gibi mırlıyor.
Tavukları yakından tanıyan Bristol Üniversitesi araştırmacılarından Joanne Edgar, diğer pek çok hayvan gibi tavukların da empati yeteneklerinin güçlü olduğunu belirtiyor. Annelik içgüdülerinin son derece baskın olduğunu belirten Edgar, yavrularının rahatsızlık veren bir durumla karşılaştıklarını ve stres altında olduklarını gören annelerin kalp atışlarının hızlandığını, vücut ısılarının yükseldiğini ve bu süreçte yavrularına daha sık seslendiklerini aktarıyor.
Hatta pek çok videoda tavukların empati çemberinin kendi türü dışındaki hayvanları kapsadığına da şahit oluyoruz.
Hayvan davranışlarını inceleyen bilim insanları aynı zamanda tavukların, tıpkı insanlar, yunuslar ve şempanzeler gibi, kültürel bilgi aktarımını nesilden nesile yapabildiklerini ortaya koymuş durumda. Örneğin; kendilerine iyi gelmeyen besinleri birkaç deneme sonrasında ayırt edebilen anneler, yumurtadan çıktıktan sonra yavrularını nazikçe bu besinlerden uzaklaştırma eğiliminde oluyor.
Tavukların etkileyici iletişim yöntemleri kullandığı da yine bilim dünyasında bilinen bir gerçek: Karadan ve havadan gelen tehditler için grup üyelerine iki farklı türde uyarı gönderen tavuklar, aynı zamanda bu sesleri henüz yumurtadayken yavrularına da öğretebiliyorlar. Anne yumurtaların üzerinde otururken yumuşak bir tonda gıdaklıyor ve civcivler de yeterince büyüdüklerinde yumurta kabuğunun içinden cılız cıvıltılarla annelerine cevap veriyor; böylece seslerini tanıyor, birbirlerine alışıyor ve anne-yavru arasındaki bağ erkenden kurulmaya başlıyor.
Bu yazıyla tavukların kocaman dünyasına ufak bir adım attık ve belki de bu haliyle bile, bugüne kadar tavuklarla ilgili bildiğimiz yerleşmiş fikirleri bir kenara bırakıp onları yeniden keşfetmek ve anlamak için kendimize alan açmış olduk. Şimdi tavukları nasıl biliyorsunuz?
Belki bazılarımız çocukluğunda kısa süre de olsa civcivlerle yaşama fırsatı buldu, fakat kaçımız onların büyüyüp tavuk ya da horoz olduklarını, daha da önemlisi, doğal ömürlerini tamamlayabildiklerini görebildi?
İyi bakıldıklarında, herhangi bir avcıdan korunarak yaşadıklarında 8-12 yıl ömürleri olan tavuklar üretim çiftliklerinde hareket edemeyecek kadar şişmanlatılıp sadece 6 haftalıkken mezbahalara, erkek civcivler de hiçbir zaman yumurta veremeyecekleri için sadece 1 günlükken ezilip parçalara ayrıldıkları makinelere atılarak ölüme gönderiliyor. Gün yüzü görmeyen kapalı ve kalabalık ahır ve kafeslerde yumurtaları için sömürülen tavuklar ise en fazla 18 ay sonra “üretkenlikten düştüğü” için yine öldürülüyor.
Peki, bu 60 saniyelik videodan sonra “et ve yumurta tavukçuluğunu” nasıl biliyorsunuz? Birini severken, diğerini neden yiyorsunuz?
- * Bir hayvanın zihinsel kapasitesi ister yüksek, ister düşük olarak tanımlansın -ki insan türü olarak insan dışı hayvanların zekâsını, duygusal ve zihinsel işleyişlerini henüz tam olarak idrak edemediğimiz ortada, hiçbir hayvan insan menfaati için dünyaya gelmiyor, insan eliyle öldürülmek için yaşamıyor. Zihinsel kapasite ve zekâ; istismar ve öldürme gerekçesi olarak belirleyici veya sınırlayıcı faktörler olamaz. “Zihinsel Kapasite ve Yenilebilirlik Düşüncesi Arasındaki İlişki” başlıklı yazımızı okumak için bu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.
Kaynaklar: BBC, Mercy for Animals, Dr.Lori Marino
Ek bilgi: Yumurta tavukçuluğu sektöründe neler oluyor? – Zeynep Irmak Alparslan