Kamuoyunda infial yaratan Konya Belediyesi barınağında köpeğe işkence vakası, Türkiye’nin münferit olmayan barınak gerçeklerinden biri. Devamındaki adaletsizlik, usulsüzlük ve hukuksuzluk da…
Konya başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında eylemleri tetikleyen, baro ve STK’ların adalet için harekete geçtiği Konya barınağındaki köpek katliamı davasında ilk duruşma 3 Ocak Salı günü görüldü. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda karşılığı hapis cezası olması gerekirken, köpeği kürekle öldüren ve sürükleyen sanıklar için tahliye kararı çıktı. Sadece iki sanığın tutuksuz yargılanacağı davaya müdahil olmak isteyen STK’ların ve baroların başvuruları ise reddedildi. Duruşma 20 Ocak’a ertelenirken, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı sanıkların tahliyesine itiraz etti.
Türkiye’de Barınak Gerçekleri
Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde yaşanan katliam bir istisna veya münferit bir olay değil.
Türkiye’deki 1390 belediyenin sadece 237’sinin hayvan barınağı bulunuyor.
Neredeyse tamamı Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi ile benzer halde; tecrit, toplama ve ölüm kampı olarak işlev görüyor. Söz konusu barınaklarda gerçekleşen birçok suç belgelenemediği gibi belgelenen suçlarda dahi yetkililer adli işlem uygulamıyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde çekilen videolarda görüleceği gibi barınaklarda hayvan zulmü oldukça yaygın ve sıradan bir uygulama. Videolarda, barınaktaki kişilerin şiddeti engellemeye çalışmadıkları, hayvan zulmünü umursamadıkları görülüyor. Videodaki diğer köpekler ise şiddete uğrayan, yerlerde sürüklenen köpekleri sıralarını bekler gibi korku içinde izliyor.
Türkiye’de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre “barınaklar” “geçici rehabilitasyon, bakım ve bakım evleri” olarak işlev görmeli. Yani sokakta yaşayan tüm hayvanların dikkatli bir şekilde toplanması, sistematik olarak aşılanması ve kısırlaştırılması, daha sonra belediyeler tarafından alındıkları yere geri getirilmesi gerekir.
Ancak aksine; belediyeler kedi ve köpekleri toplu halde toplayıp insanlardan uzaklaştırarak dağlara ve ormanlara, otoyol kenarlarına ve çöplüklere atarak insanların ilgi, sevgi ve bakımından uzakta ölmelerine neden oluyorlar.
“Barınaklara” alınanlar ise genellikle evlerine geri gönderilmiyor; karanlık, sağlıksız ve kalabalık hücrelerde tutuluyor, idrar ve dışkıları içinde, düzenli yemek ve su bulamadıkları ortamlarda diğer köpeklerle birlikte yaşamaya zorlanıyorlar.
Türkiye’deki hayvan rehabilitasyon merkezlerinde de sözde “öldürmeme politikası” var. Oysa gerçek bunun tam tersi. Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi bunun sadece bir örneği.
Barınaktaki hayvanların çoğu barınak çalışanları tarafından maruz bırakıldıkları açlık, viral hastalıklar, hipotermi, yanlış tedavi ve hayvan istismarı nedeniyle uzun yaşayamıyor veya doğrudan öldürülüyor. İstisnasız, barınağa giren sağlıklı hayvanlar bile barınak koşulları nedeniyle hastalanıyor.
Söz konusu mevzuat 2004 yılından beri yürürlükte olmasına rağmen, belediyelerin çoğu ve Türkiye genelindeki rehabilitasyon merkezlerinin durumlarını düzenli olarak araştırmaktan sorumlu kurum olan Tarım ve Orman Bakanlığı yasal olarak bağlayıcı sorumluluklarını yerine getirmiyor.
Belediyeler yıllardır düzenli aşı, tedavi ve kısırlaştırma yapmadan, petshopları ve hayvan ticaretini yasaklamadan ve barınaklardan sahiplendirmeyi sistematik olarak yıllarca teşvik etmeden, atıldıkları çöplüklerde ve ormanlarda hayatta kalmaya çalışan ve sonunda acı içinde ölen bir köpek popülasyonu oluşturmaya devam ediyor.
Nitekim; köpeklerin toplanılarak küçük bir alanda bırakıldığı ve sonrasında ormana doğru genişletilerek tüm köpeklerin hapsedileceği bir yere dönüşen Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, daha önce “pilot projelerden” biri olarak tanıtılmış, örnek gösterilmişti.
Tıpkı benzer görüntülerin sosyal medyada paylaşılmaya devam ettiği ve eylemlerin sürdüğü İstanbul’daki Beykoz ve Ümraniye barınakları gibi… Ya da hayvanların açlıktan birbirini yediği Elazığ barınağı, Ankara’daki Mamak ve Gölbaşı, Erzurum, Sivas ve daha pek çok il ve ilçedeki tecrit merkezleri gibi…
Hapis cezası? Sadece “kağıt üzerinde”
Tıpkı Konya örneğinde olduğu gibi, medyada ve sosyal medyada büyük bir halk tepkisi olmadıkça, yetkililer hayvan zulmüne karşı genellikle harekete geçmiyor.
Bunun nedeni, kısmen de olsa, Hayvanları Koruma Yasası’nda yapılan son değişiklikler ve hayvan hakları aktivistlerinin yıllarca süren taleplerine rağmen değişmeyen, cezasızlığı sürdüren maddeler.
Bunlardan biri; fail hayvana işkence veya öldürmeden suçlu bulunursa ve 3 yıldan az hapis cezasına çarptırılırsa aslında hapis cezası almış olmuyor; 5 yıl içinde aynı suçu işlememek şartıyla tekrar salınıyor. Takip edilemeyen ve denetlenemeyen bu sistem böylece işlevselliğini ve gerçekliğini yitiriyor.
İkincisi; belediye ve belediye çalışanları hakkında soruşturma yapılmasının önündeki engeller. Bu engeli kaldırmak için yıllarca süren taleplere ve lobicilik faaliyetlerine rağmen, kedi ve köpek ölümlerinin büyük kısmından sorumlu olan belediyeler ve belediye çalışanları hala yargılanamıyor.
Üçüncüsü ise; doğrudan dava açma hakkı, ilgili vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının elinden alınarak yalnızca Tarım ve Orman Bakanlığı’na verilmiş durumda. Bakanlık, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların yaptığı başvurularda “gerçek suç” unsuru olduğunu düşünürse dava açılabiliyor. Ancak suç görmez ise failler yargılanamıyor ve “suçüstü yakalanmadıkça” mevzuat sınırlı kalıyor.
Konya barınağındaki katliam sonrası ne olmuştu?
• Medya ve sosyal medyaya yayın yasağı getirildi.
• Barınağı görüntüleyen hayvan hakları aktivistleri gözaltına alındı ve darp edildi.
• Barınağa giden tüm yollar barikatlarla ve polisle kapatıldı.
• Gönüllülerin, hayvan hakları aktivistlerinin ve ilgili vatandaşların sığınağa girişi engellendi (ilk gün sadece avukatlar ve bir STK’ya izin verildi)
• Tarım ve Orman Bakanlığı, köpeğin işkence edilerek öldürüldüğü Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde rutin denetimlerin yapıldığını, 2 ve 15 Kasım tarihlerinde yapılan denetimlerde herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığını duyurdu.
• Bakanlığa bağlı olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü de 27 Kasım’da 53 veteriner hekimin yaptığı sözde soruşturmanın ardından barınakta her şeyin yolunda olduğunu ve “tüm hayvanların sağlıklı” olduğunu duyurdu.
Oysa merkez başkanı Av. Tuğba Gürsoy’un da içinde olduğu 12 kişilik Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi avukatlarının gözlemlerine göre;
o Barınaktaki 4000 köpeğin (işçiler tarafından onaylandığı üzere barınakta daha çok köpek bulunuyor) büyük çoğunluğu yetersiz beslenme nedeniyle aşırı derecede zayıf halde.
o Barınakta son kullanma tarihi geçmiş birçok ilaç var.
o Alanda ölü fareler bulunuyor.
o İşçilerin onayladıkları üzere kulağı küpeli köpekler barınaktaki hayvanların %90’ını oluşturuyor. Bu durum köpeklerin küpe takıldıktan sonra tekrar sokağa bırakılmadıklarını kanıtlıyor.
o Her türden hasta, yaşlı ve yeni doğmuş köpek, sözde “doğal yaşam alanları”nda dip dibe yaşamaya zorlanıyor. Bu alanda 300’den fazla köpek olmasına karşın maksimum 5 köpek kulübesi bulunuyor.
o Üstü kapatılmış mezar çukurları mevcut.
o Alanın çevresinde aşırı ve kötü bir koku var.
o “Yasak ırkların” ömür boyu hapsedildiği çok dar alanlara güneş ışığı bile girmiyor.
o Pek çok hasta ve sağlıklı kedi ve köpek yeniden barındırılmaya hazır ve uygun.
• Yalnızca ilk birkaç gün içinde takip edilebilen vakaların çoğunda ölümcül viral hastalıkların tespit edildiği ve ölümlerin meydana geldiği bildirildi. 4 Aralık itibarıyla 9 köpek ve 3 kedi öldü. Bu sebeple gönüllüler, yuva bulmak ümidiyle hayvanların bir kısmını çıkarmaya çalıştı. Bunlardan biri de, barınaktan çıkarılan hayvanların tüm veteriner raporlarını daha sonra yayınlamak üzere malpraktis kanıtı olarak toplayarak Twitter’da paylaşılan bu köpek:
Olayların Ardından: Suç Duyuruları
• Türkiye genelinde birçok sivil toplum kuruluşu ve baro, suçlarla ilgili olarak Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçelerde (1,2), “Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki kamu görevlileri ile emri veren şüpheliler de dahil olmak üzere, barınakta çalışan kamu görevlisinin kamera görüntüleriyle kanıtlanan hayvanlara yönelik şiddet, yaralanma ve istismar eylemleri nedeniyle savcılık tarafından resen tespit edilecek tüm şüpheliler hakkında soruşturma başlatılması talep edildi.” Türk Ceza Kanunu’nun Görevi Kötüye Kullanma suçu (Madde 257) ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanlara kasten kötü muameleyi, zulmü, dövmeyi, fiziksel ve psikolojik acı vermeyi yasaklayan 14. ve 28/A maddelerine muhalefet nedeniyle şüphelilere en üst sınırda ağır ceza verilmesine ilişkin taleplerde bulunuldu.
• Kamuoyunda paylaşılan video içeriğine göre Konya Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki köpeklerin boyunlarına ipler asılmış, hayvanlar yerlerde sürüklenmiş, kamu görevlileri tarafından başlarına kürekle vurularak işkence görmüş ve hayvanlar kasten öldürülmüştür. Bu nedenle dilekçelerde, “barınaktaki bu feci olaylar sırasında, orada bulunan hiçbir kamu görevlisinin müdahale etmediği ve suç eylemlerine karşı seyirci kaldığı, belediye barınağındaki kamu görevlilerinin kasıtlı olarak hak ve yetkilerinin sınırları aşarak hayvanlara yönelik işkence, istismar ve öldürme eylemleri gerçekleştirdiği vurgulandı.”