Bugün #BoşVaatlerİstemiyoruz #NoMoreEmptyPromises etiketleriyle, dünyanın dört bir yanından milyonlarca iklim aktivisti dünya liderlerinden iklim krizini ciddiye almalarını, gündelik yaşamlarımızda dahi etkisini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz iklim değişikliğine karşı acil politikalar geliştirmelerini talep ediyor.

Türkiye’den de, 2016’da imzaladığı fakat henüz TBMM’ye getirmediği Paris Anlaşması’nı onaylamasını istiyor.

Daha haklı bir sebep olamaz çünkü kitlesel ve küresel bir yok oluş sürecindeyiz.

Evet, hükümetler iklim krizini görmezden gelerek harekete geçme konusunda ağırdan alıyor ya da parmağını bile oynatmıyor. Peki ya biz? 

İklim krizinin en büyük nedenlerinden biri olduğu defalarca kanıtlanmış olan hayvancılık endüstrisinin gezegene yönelik zincirleme yıkıcı etkisini görüyor muyuz? İklim aktivizminde en ön planda olması gerekirken Türkiye dahil dünya çapında satır aralarında bile dile getirilmeyen bu eksik halkayı fark ediyor ve harekete geçiyor muyuz? 

İklim aktivistleri, iklim değişikliğine engel olmak için en somut ve gerçekçi adım olan hayvan kullanımına son verip veganlığı benimsemezse; doğa ve çevre kuruluşları hayvancılık endüstrisinin iklim adaleti önündeki en büyük engel olduğunu gözler önüne serip küresel ve yerel düzeyde politika değişikliği talep etmezse, toplumsal dönüşümü nasıl sağlayacaklar, herkesin üzerine düşen sorumluluğu almasını nasıl isteyecekler? 

İklim değişiyor. Biz neden değişmiyoruz? 

Görmek istediğimiz değişimin kendisi olduğumuzda başka bir dünya mümkün, biliyoruz. Gezegeni, içindeki tüm canlılarla birlikte yaşatmak için iklim grevine devam eden aktivistleri destekliyoruz. Çünkü bazen tek bir kişinin başlattığı mücadele yerelden dünyaya, bireylerden kurumlara yayılarak milyonları bir araya getiriyor, dünya çapında dönüştürücü bir harekete dönüşüyor. Biliyoruz.

Plastik poşetlerin balıklara karışmadığı günlerdense, balıkların plastik poşetlere girmediği bir dünya daha yaşanılır olmaz mı?

Çünkü hayvan kullanımı odaklı tüketim alışkanlıklarımızı ve yaşam tarzımızı değiştirmediğimiz takdirde buzulların okyanuslara, toprağın sellere karışacağı aşikâr.

“Kimse geride bırakılmamalı ve herkes değişimin parçası olmalı.” Bu çağrıya daha fazla katılamazdık.

Bir sonraki iklim grevinde hayvancılık ve iklim krizi arasındaki güçlü bağlantıyı ortaya koyan benzer pankartları Türkiye’den de görmeyi umut ediyoruz. Bugüne kadar atladıklarımız olduysa, lütfen gönderin, şimdi paylaşalım.

Önceki İçerikTarım ilaçları, kontamine ballar ve yok olan arılar
Sonraki İçerik22 Mart Dünya Su Günü: Köprünün altından geçen sular artık ölüm kalım meselesi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.