“Henüz zamanımız varken karar vericileri harekete geçirmeliyiz. Arıların bekleyecek vakti yok.”

Arı türleri dünya çapında çarpıcı bir hızla azalırken, araştırmacılar arıları kurtarmak için fazla zamanımızın kalmadığı konusunda yetkilileri uyarıyor. Yeni bir bilimsel çalışma, 1990’lardan bu yana bilinen arı türlerinin %25’inden haber alınamadığını ortaya koyuyor.

Arjantin Ulusal Bilim ve Teknoloji Komisyonu (CONICET) tarafından yürütülen ve 22 Ocak’ta One Earth adlı dergide yayımlanan araştırma, özellikle son 30 yılda arı türlerine dair dünyanın farklı ülkelerinden gelen gözlem kayıtlarında ciddi bir düşüş gözlemlendiğini, 90’lı yıllardan bu yana bilinen arı türlerinin dörtte birine dair hiçbir gözlem kaydı bulunmadığını açığa çıkardı.

Bu durum, günümüzde bilinen 20 bin arı türünün yaklaşık 5 bininden haber alınamadığına işaret ediyor.

1946 – 2015 yılları arasında toplanan arı verilerini inceleyen bilim insanları elde edilen güncel sonuçların, arıların %25’inin mutlak surette yok olduğu anlamına gelmediğini, fakat ağırlıklı olarak bu süre zarfında yaygın olmayan türlerin nadir türler haline geldiğini, nadir türlerin de bölgesel olarak tükendiğini vurguluyor. Dolayısıyla bilim insanlarının doğadaki çeşitli yaban arı türlerine denk gelme ve bu türleri gözlemleme ihtimali de gittikçe azalıyor. Tıpkı son 30 yılda olduğu gibi…

Araştırmanın yazarlarından Eduardo Zattara, “arı” diyince aklımıza yalnızca “bal arısı” olarak bilinen türlerin gelmemesi gerektiğinin altını çiziyor ve “İnsanlığın Dünya üzerindeki ayakizi, ekosistemde önemli bir yeri olan ve doğrudan bağlı olduğumuz yaban arılarını da olumsuz etkiliyor,” diyor.

Araştırmacılara göre arılar ekili ürünlerin %85’inin verim artışına önemli ölçüde katkı sağlıyor. Dünyadaki gıdanın %90’ı ise 82 çeşit bitkiden elde ediliyor ve bu bitkilerin %80’i arılar tarafından dölleniyor. Yani arı nüfusu olması gerekenin altına düştüğünde bitkiler tozlaşamayacak, sonucunda çoğalamayacak ve verim vermeyi kesecektir. Bu da topraktan yararlanamayacağımız, sonuç olarak canlıların yaşamını sürdüremeyeceği anlamına geliyor.

Arıları tehdit eden faktörler

Ancak insanlar, geniş ölçekli tarım faaliyetleri ve kentsel yapılaşma uğruna gezegen için bu denli kritik öneme sahip arıların yaşam alanlarını yok etmeye devam ediyor. Oysa her geçen gün katlanarak artan oranda kaybettiğimiz bu doğal alanlar, arıların hayatta kalmalarını ve çeşitlenmelerini sağlıyor.

Bu faktörlere ek olarak 90’ların başından itibaren dünya çapında kimyasal tarım ürünlerinin daha fazla kullanılması, arılar arasında hastalıkların yayılmasına neden olan uluslararası arı ticareti ve iklim değişikliği ile birleştiğinde, arılar için ölüm kalım mücadelesini daha da zorlaştırıyor.

Karar vericilerin rolü

Makalenin yazarları, arı çeşitliliğindeki düşüşün ne denli yıkıcı bir noktada olduğunu anladığımızda, artık süreci tersine çevirmek için çok geç olabileceğini söylüyor. Bu nedenle şimdiden arıları korumak için bilim insanlarına, hükümetlere ve tüm paydaşlara görev düştüğünü, daha iyi veri toplayabilmek için daha fazla sayıda izleme programlarının hayata geçirilmesi gerektiğini aktarıyorlar.

Kaynak: CBS news

Bağlantılı yazı: Arıcılık sektörü ve arı ürünlerinin perde arkası

Önceki İçerikKalp damar hastalıklarına karşı bitkisel besleniyorum
Sonraki İçerikWe Animals Media’nın yeni kısa filmi: Hayvan Taşımacılığı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.